Sahne Senin
İçinde anlamını bulamadığım,
Bir sözlük kadar çokça beni taşıyorum.
Ayak izlerimde süregelmiş sahte hayat izleri,
Gizleyemediğim tenimde kurumayı bekleyen
Yağmurlara küskün
Beyazların esir aldığı ışığa tutsak
Bir yığın acı var...
Boğazıma baraka kurmuş gerçekler,
Daha yutkunamadan kirpiğime asılmış,
Bir mahzene kilitlemiş beni..
Nasılda inmiş gözlerime gece...
İçinde olduğum zaman istediğim zaman değilken,
Esirliğimi nasıl da duyurmuş kimsesizliğime!
Nasıl da vermiş avuçlarıma yıllarımın en kısa özetini!
Bırakın artık yormayın yıpranmış bedenimin hor gördüğü yüreğimi...
İçinizde saklı siz olmayan sizi tanıyamazken,
Nasıldır sizi size unutturan bu hainliğin senedi?
Nasıl tarifsizce ilerler kaleminiz isminize vaat edilmiş,
Ve kendi resminize çizilmiş boyunuzca kabrinize..
İzniniz sev ipte sevmediklerinize karşı nefretinizden mi?
Üzerime yalnızlığım konsada,
Ben kanatlarıma tasayı değil umursamazlığı isterim...
Uçmayı bekliyorum ellerimi paslanmış kilitlere kenetleyip,
Ve içindeki tüm senlere bağlanıp, yasaklıyorum bir başkasına kendimi.
Sızılı her gülüşüm yıkıp geçtiğim anlamlarıma...
Kaç vakte kadar varlığın, rolleri kostümleri hazırlıyorum.
Zaman koşup gelmeni istiyor senden;
Adımların yolların olsun, tükenmeyen sahneler senin...