Sahra Nöbeti
durağan
el değmemiş fiyort silsilesi gibiyim çoğu
bir ucumdan bir ucuma uçurum dolu
bir nebze yalan
çokça yavan bir hayat benimkisi
şatafattan uzak
dingin bir göl misali
içim
istif istif kadavra yığını
kavmi telef olmuş kayıp kıta
dışım
süt liman
bütün yollarını yürüyerek aşmaya çalışan aylak misali
rastlanmadı izime hiçbir şiirde
konu olamadım hiçbir kitaba
ya da hiçbir romana
yan karakterde bir lakırdı mesela
ya da bir hikayedeki
bir paket sigarayı uzatan bakkal amca
ne varsa gece hayalini kurduğum
hep yarına
hep öteki güne ötelemişim
kaburga kemiklerimden ibarettir
mapusluğumun duvarları
sığınacak bulut da yok göğsümde
yağmur da yağmıyor hanidir
nicedir kuru gözlerim
densizliğine verip heveslerimin
korkularımı kördüğüm yapıp
sürgün etmişim masalları
hanidir bölük pörçük uykularım
kötü günler için sakladığım
haki parkam pas tutalı hayli vakit olmuş
yalnızlığımı pay ettiğim ayna kırık
bütün geceler dinsiz imansız puşt yuvası sahra nöbeti
sabahlar gırcırlı koyu karanlık
çakılmış kalmışım buraya
bu boşluğa
ne bir inilti var
ne bir mırıldanma
ne bir ihtimal
(Gerçi nereye gidesim var bilmiyorum... Nereye, kime aitim? Bunu da bilmiyorum hiç... Ya da olmam gereken yer neresi? Kaldı ki nereye gitmek istesem bir adım önü mayın tarlası... Bilsem, nereye ait olduğumu, göze alırım muhtemelen ölümü ve mayınları... Ölüm zaten hep içimde değil mi, peşim sıra gelen? Belki de vakit erken gitmeye ya da ölmeye... Gel gör ki; zaten ölmek değil mi biz kulların asli yükümlülüğü? Değil mi ki; her kul yatacak yer peşinde? Ne fark eder; ha içimde mahpusum, ha kara toprakta... Ne fark eder ki; yar yanımda olmadıktan sonra?)
Çünkü
dilim
köz yığınağı
kalbim
ben gibi
uçsuz bucaksız meçhul tunçtan çöl
ne serap
ne vaha
ne varsayım
damarlarımda yol alıyor kahrım
boğazımda boğum boğum dizeler
sen diye kollarına teslim olacağım
ufak bir rüzgâr kımıltısı bile yok
soğuk sabahların seher yeline razı tenim
oysa
gözyaşın gözlerimden dökülürdü
hayallerim kelimelerinden
Öncelikle dikkatin ve uyarın için teşekkür ederim. Ve titizlikle okuman ayrı bir değer benim için. Şiir yazan açısından şiirin okunmuşluğunun sağlam kanıtı. Evet bazen şiir arasına düz yazı ekliyorum. Hem hoşuma gidiyor, hem de ayrı bir tat veriyor diye düşünüyorum. Kendimce de mektubî şiir diye de isim koydum bu tür şiirlerime:)) Gıyabî Aşk / Mektubî Şiir diye bir şiir yazmıştım ilk oradan kalma... Tekrar teşekkür ediyorum. Sevgilerimle esenlikler dilerim. İyi geceler...
girdap bir şey, okudukça karanlığa daha bir dalar gibi oluyor insan. ara bölümlerde alışkanlık yaptığın düz yazı misali anlatımlar da başka bir tat veriyor şiire, son şiirlerinde görüyorum epeydir ve aslında bir güzellik şiir adına :))
"sinsile" kelimesine baktım, "silsile" olmalı, hem okuyuşu daha güzel hem de sanırım aynı anlam:)) iyi geceler abim, tatlı rüyalar.