Salıncak Ağacının İntiharı
güneşin perdesini çekivermişler
fersiz sabahlar geçiyor dolanarak çatıları
dört mevsim poyraz
en iyisi sevgini içine akıt
senin utkun karanfil
senin utkun beyaz
yabanıl yüzler barındırmaz koynun
ölümün ürküten ritmiyle dolaşma
sokakları kovalama çocuk, yetmez nefesin
karanlık gölgeler can topluyor bulvarlarda
kendine yolculuk yapan kentler
kangrenli kentler
sonbaharın sarı cinneti parmak uçlarında kayıp kentler
kapamış gözlerini
evler
yıkılan evler
gözler kör, duvarlar sağır
suskular ürkünç korkular ağır
sorguyu bitirmişler
yorgunlar kırgınlar
soğuk ellerine tutunmuşlar erteli düşlerin
aynalar sırsız zaman hırsız
közleyip içindeki geçmişi kim söz edebilir
kimse anımsamıyor ki güneş içilen pınarları
testereler vınlıyor tepemizde
kızılca kıyamet
yonga oluyor talaş oluyor değerlerimiz
yetimliğini bu tükenişler doğuruyor çocuk
aç demez tok demez kaynar hüzün bulutları
sakın kaybolma
senin yüzün ufacık
senin yüzün ufuk mavisidir çocuk
iz sürmek zordur karanlığın sonsuzluğunda
yorgun bir sabırda bakışlar ağlar
üşümüş yağmur damlası olur gözyaşları
kurumuş kederler döker kalpler
ve bu kentlerde ölünür gece yarıları
eşikten dönen baharları
intihar eden salıncak ağacını
toprağa mühürlenen canları
ah bir anlatabilsem çocuk
ah bir anlatabilsem
kursağımda sıkışıp kalan çığlıkları
ellerimden sessizce boşalan ırmakları
ah bir anlatabilsem çocuk
ah bir anlatabilsem
Müsadenizle
Testereler vınlıyor, nefes yollarımızda, Çokları yok oluyor, çaresiz kollarımızda. Yalnızlık ovasına, çıngırak sesi hakim Nice canan gidiyor, tahta sallarımızda.
Sayın Müsade şairem.eserinizi dikkatle okudum ellerine sağlık.Anladıklarımdan bir dörtlük çıkardım ve sundum.Sevgilerimle.Çiçek.İzmir.