Sana Desem ki
Hani, şimdi sana desem ki...
Hücrede acıyı usul usul pişirmektir, ihanete sabırla katlanmayı öğrenmek...
Ve gün görmemiş küfürleri insana yaşayarak öğretirken hayat.
Şeklen kendi ellerinle kor'a çalmış bir ateşi avuçlayıp,
yüzüne sürmekle,
sevdiğinin yalan sözlerine kendini şartsız inandırmak,
belki aynıdır desem anlamazsın beni...
Ömür...
İhanetlerin barınağı bir yürekle yaşayarak geçerken,
Han denilen şu hesapsız yüreğe,
her yolcu bir ihaneti saplayarak gitti.
Ve ben,
Her acıya bir tebessüm iliştirdim.
Nihayet sırtımı dönüp giderken,
Zira, beşerin kusuru hor görülmezdi, bizim aldığımız edepte...
Oysa biz ihanet cümlesini lisan alfabesinde bilmezken,
Öğrenmedik sevene yalan gözlerle bakmayı...
Tatmadık, tattırmadık hiç kancıkça yaşamayı,
Biz dayanmaya yontulmuşken, tarifi aşk olan mektepte,
Say ki, beş para etmez bir surete, ilah gibi taparak,
hayat pistinde raks eder gibi tepindik sadece,
Gel gör ki biz,
Bizzat sevdiklerimizden öğrendik kana kana göz yaşımıza doymayı,
Ve vuslata aykırı yollara sürgün yürümeyi...
Şu yüreğimize kırk yıla kırk yara sığdırdık,
Her yarada bin kahır biriktirdik,
Ve biz her yarayı Eyüp sabrı ile tımar ettik,
Desem inanır mısın? Vuslata giden yolun acıdan geçtiğine?
İnanır mısın acı taşan yüreğimin tuzu ömrüm?
yorgunkalem