Sana Yabancı Kalışım
kalın bir roman, kayboluş belki...
sana yabancı kalışım
uzun zaman öncesine dayanır
fi tarihli ilkel sorulara belki
belki felsefi düşüncelere gebe ömürlerle
taştan elde ettiğimiz medeniyeti kurma çağımızda
belki de en derin uykumuzda yakaladın bizi
şimdi sana ne diyeyim İstanbul
ben kimim, sen hangi medeniyetsin
tarihi hangi ayına tekabül eder, aşk dediğimizin
yorgun musun
gözü yaşlı mı bakıyorsun yüzüme
belki de haklısın, şimdi yeni baştan yaşanmalı her şey
ve kaldığımız yerden devam etmeliyiz seni sevmeye
tekrar tekrar, usanmadan, günahsız belki...
hayıflanacak ne var ey koca şehir
boş durakları tutuşturup
suçu üzerimize atan sen değil miydin
hadi susma söyle
en deli çağımızda bizi terk edip giden kimdi
herkes seni bir başkasıymışsın gibi anlatır
iki yakamız bir türlü birbirine kavuşamazken
boğazımıza kadar bizi nasıl kirlettin
oysa nasıl sevmiştik seni
peki ya sen, ben bir köşede ağlarken
hiç mi yüzün kızarmadı, hiç mi utanmadın
zaman, mavi gözlerinde su gibi akıp giderken
bize çocuk olmayı hala öğretemedin
sen bana sadece ağlamayı öğrettin İstanbul
bir de yıkanırken hüzün pencerelerde, sessiz kalmayı
baharı erteleyen gülüşlerimizde...
oysa nasıl sevmiştik seni peki ya sen, ben bir köşede ağlarken hiç mi yüzün kızarmadı, hiç mi utanmadın zaman, mavi gözlerinde su gibi akıp giderken bize çocuk olmayı hala öğretemedin
unutturulmuş çocukluğumuz bazen mısralarda bazen şehirlerin y/arasında
ne güzelsiniz şiir ve siz...👍