Sanata Dokunan Yılan Bin Yaşasın
“susanın içinde çığlık olmaya yeltenen şiir”
“Az bi mürekkep yalamışlığımız
Bir iki kitap okumuş
Az da olsa
“edebi “ birkaç mektup yazmışlığımız var, eşimize, dostumuza…
Sanattan, edebiyattan, şiirden ve müzikten anlarız.” diyordu;
Sanatın, edebiyatın ve şiirin gözleri önünde;
Silah seslerini;
Kulakları tırmalayan ve uyumsuz çalan bir davul gibi
İşaret parmağı, şarjör, tetik, namlu
Ve mermi boyu notalara çevire çevire
Elindeki bıçağı dramatik ve melodik dans hareketi
Ve soğuk bir ıslık sesiyle havada döndüre döndüre
“seni ben yarattım; büyük bir tutku ve şehvetle sevdiğim gün…
Ve sen, bana karşı
-Beni terk etmek gibi - günahların büyüğünü işledin
Şimdi… Sana bağışladığım hayatı geri almak farz oldu bana…”
“ben onu sevmiştim. Hak etti oruspu…” diye bağıra bağıra
Kadını yaratan Tanrılar gibi Tanrı taklidi yapan
Ve kadına defalarca bıçak saplayıp, kurşun yağdıran adam…
Çığlıkları duymayan… Kılını kıpırdatmayan
Sağır sultan sanatınız, şiiriniz, edebiyatınız batsın
Sanata dokunan yılan bin yaşasın…
Duyarlı yüreğinize teşekkürler, sevgiyle.