Sarkıt
damlalar ne kadar da naif kalbime
o kadar çoklar ki oysa...naiflik kırıcı
uzun uzadıya bir sohbetten süzüldüler
yaklaştıkça mesafeler,diller dilime değdi
zehir kaptım sarkıt;ucundan...dilimde telaş!
nedir bu üzerimdeki savunmasızlık hali...
kalıplaştıkça bedenim,sana benzer halim...
açıkta kalan kıçım değil artık,ayaklarım sıcak suda
kalbim çürümek bilmez ameliyat sehpalarında...
dökül! dökül! hey dilim sen de aşağılara!
koparıp atsam seni arkandan ağlamam!
sarkıt! sarkıt! biraz daha eğil kalbimin kulağına...
ciğerlerim emrine amade menziline girdikten sonra...
yükselir alçalırım dalgasız mağara sularında...
içimde kopan fırtınanın haddi hesabı yok,bedenim taşlaşmakta...
hadi bir gayret kalbim...ol sarkıtla koyun koyuna...
kanın fışkırsın mağaranın milyon yıllık duvarlarına...
bul beni kanımdan...keşfet beni öküze benzeyişimden
belli belirsiz bir halim var gözlerden içeri...
gözlerine nettir,ismim,cismim,taşlaşmışlığımın ardındaki izlerim...
parmaklarını değdir bana ah..ısınayım biraz..
senelerin taşlaşmışlığı sarkıt! değer mi parmaklarının uçlarına...
gelmese aklındayım...aklında adım...fikrinde sözlerim...
acıta acıta geldim sarkıt! acıya acıya taşlaştım dilinin ucunda...
zehir et beni sende diline...başın dönsün biraz...
yıkıl ulan yıkıl! ölmem ben...kalbimden deldin
aklımı uzun zaman önce çeldirdim geldim...
bedenim kalbime mezar...mezar taşım olsana sarkıt...
üstünde gezinen tabiattan çiçekler toplasana bana...
beni donatsana şöyle renk renk çiçeklerden...
rakı masalarına meze edilmiş gibi pahalıyım taşların altında...
taş yerinde ağırdır..ben altında bin asır...sen başıma satır olsana...
sonra çıkarıp götür beni...kılınmamış namazım var...bırak musalla taşına...
tebriklerimle