Sarsıntılar
Ufak odalarına kalbimin
Bin bir renkte çiçekler astım bugün
Gelmesini bekler gibi baharın
Kaldırdım başımı
Sızladım biraz
Belki de ağladım
Biraz olsun kanadı içim
Penceremde rüzgar var
Gözlerimde karanlık
Düşündüm karşımda boş bir sandalye
Üstüne oturmuş koca bir yalnızlık
Lambada dolaşan üç beş sinek
Ve gürültüme dayanamayan muhabbet kuşum
Yan komşum ile
Deli diyorlar
Çıldırmış olmalıyım
Bu ne mutluluktur
Deli olmak bu dünyada
Ne büyük onurdur
Suratıma tükürdüğünde çocuğun biri
Uzun saçlarımı açmıştım usulca
Bak çocuk bu kırdığın saç teli değil
Kalbim
Ve asla kırma bir kalbi
Bardak kır tabak kır ama
Girme bir insanın kanına
Arkandan o insan
Ağlar sonra
Benimkisi uçsuz bucaksız hayal tarlası
Gelen geçen döver
Bu yüzden ekinlerini kalbimin
İnsanlar ezer biçer döver
Aynı gözlerimdeki ışık gibi
Hayaller de bir gün söner
Annem sus dedi geçen gün bana
Ben annemi hep yalnızken sevdim
Elleri omzumda
Canımdan bir demet gül
Arkası yok
Elleri bağlı
Yorgun ve yüreği dağlı
Konuşmadım bunca zaman
Oturdum kitap okudum
Ona buna sataştım ara sıra
Vuruldum
Suya batırılan küçük taşlar gibi
İndim aşağıya usulca hayattan
Ben bıkkın ve bu kadar usanmışken
Bitmeliydi bu hikaye
Saat 12 i geçmeden
Ellerim kalbime değmeden
Kül kedisi evine dönmeden
Artığı ruhumun
Üç beş parça acı
Yemeklerde baş tacı
Gönüllerde sancı
Uğultusu dünyanın
Saçma
Dönmesi ve yuvarlak olması kadar
İnsanların
Yok artık dedi bir dost
Sonra bir daha konuşmadı
Kağıtta kaldı yazılanlar
Sahibine hiç ulaşmadı
Tanrının ıskaladığı en bahtsız kişiyim
Teğet geçen kurşunlar tam tepemde
Döktürsem hocaya batıl
Koysam silaha bassam tetiğe kafir
Satsam kurşuncuya fakir
Yaksam bir türkü adına
Olur muyum zahir
Uzun uzadıya yazdım
Çok uzadı
Sustum anne
Şiirim yetim kaldı