Sefil
kendimden kaçmam için
bir gecede bin demir kapı bekler açmamı
paslı harflerle yazılı adımı okurum her birinin alnında
hangi yaslı eşiği geçsem aynı odaya çıkar yorgun gözlerim
bıkarım kendimden
sıkar yüreğimi karalara bürünmüş dört duvar;
çeker koynuna
uzandığı taş yatağında leşe dönmüş toprak yüzlü mumya bir kadın
karanlıklarda ruhumu emip ağzıma kusana dek
sevmeden sevişiriz çürük havada,
bir cenin ağlar karnında haykırarak
elimi rahmine attığımda
gülerek kendi göbeğini yiyen bir piç doğar...
sefil!
yüzünün izbe çukurlarında iki aç fare gibi
gördüklerini kemiren gözlerinin babası ben değilim,
kalbinden akan salyalarını kendin sil,
yılan dilinle yalayarak ellerindeki kanı
irin akan damarlarını kopar keskin dişlerinle...
yazık!
senin özünü öldüremedi insanlık;
atılma sakın kollarıma
bana çevirme o kükürtlü yüzünü...
bilsem ki kıyametleri durduracağım
ve yeni dünyalar kurulacak benim bir emrimle
yine de almam kötülük dölünü kucağıma
ben bendekini öldürüyorum her gün
uzun uzun bakarak aynadaki adama!
tebrik ederim
yürğeine kalemine sağlık abi