Şehir Efsanesi
yedi meleğin avuç içine kuruldu bu şehir;
-
bir sevmek niyetine arka sokaklarını arşınladı
bir sevmek
bin ölmek niyetine
güneşin kokulu nefesini
tunç tenini
yıllarca sürdü yüzüne
kirli denizlerini içti
içtikçe tükendi
tükendikçe kelimeleri kör, kelimeleri topal şiirler
savurdu muhtelif yılgın rüzgarlarına
ve yine içti
suretini yedi aynaya böldü, bölüştürdü
yedi meleğin, yedi avuç içine bıraktı
sırtını Kuzeye verdi
sırtı yosunlandı
anbean kaybetti
kaybettikçe, şiirlerini söğüt sütüne batırıp
kendini içti
bir kadının gözlerine vuran gün ışığı arafıydı bu şehir;
bir aşk niyetine kaldırım taşlarına bıraktı adını
bir aşk
bin ölmek
sabahları oldum olası sevmedi
o kızarmış ekmek kokusu, azıcık iyot, gümüş düşler
hatırlattığı sallantılı dokuz onbeş evlerini
sabahları hiç sevmedi
sabahlar; içini kemiren
alnı ortası kesikler indiren
bir kırık el, kırık kol, bir deli poyraz
vapur düdükleri
dolambaçlı sokakları
tuhaf asfaltları
meşhur, taşı toprağında yatan sahte altını
yalnız kalabalıklarını
çatı toprağı öpen evlerini sevdiği kadar
ilk kez
son kez
ruhunu tek parça sığdırdı kadının arafına
rivayet odur ki
Aya İrini'den güvercinlerle
veya Sultanahmet'ten yine aynı güvercinlerle
bakıldığında görülebilir
Her şiirinde olduğu gibi biraz gizem biraz karanlık biraz efsunlu sessizlikler kaleminden dökülmüş..
bahçesiz şehirleri soydun sanki.
Bu gece beni en zorlayan şiirlerdendi.. bir satırda ne kadar kaldığımı kimseye söylemem😊
Tebriğimle kardeşim.