Şehir Yandı Ağlamadı
Akşamın zülfü dökülürken
Şifa niyetine
Mor zaman üzerine
Ellerinde
Şarap döküntüleri
Sigaranın dumanına gömerken
Eski bir şehir bacasını
Geceyi içti
Geceleri döküp, gece üzerine
Vatansız sevda diyarında kimliksiz
Gizli öznenin
Mührüydü dudaklarını büken
Anlatamadı yürek yangınlarını
Gıyabında ölümün
Çeyrek kala
Çocuk masalları üfledi ayın saçaklarına
Terkisine saklanıp yalanın
İçli bir şarkının
Satır arasına düştü
Kıvılcım
Ezgileri yaktı ikinci dublesinde Nisan'ın
Yoksul aşkların
Yetim yamacıydı
Mıhlayan kelimeleri
Ve
Yırtan yaprakları
Küs edatlar yükleyen
Cümlenin tam ortasını
Dilsiz eden
Koca bir romandı
Yazarı ölü
Saçkıran misali
Ömrü çıplaklaştıran hüzün
Üzüm kokusunda
İyot öldüren
Boğuk bir nefeste saklı hep güz şarkıları söylendi
Hıdrellezlere inat
Avuçlarına düşürdü cemrelerin üç vaktini
Nefesinin imbatıyla soğuttu
İklimler şaşırdı
Oysa
Kısa kollu hayaldi
Kış atkılarına sarılan
Temmuz'a inat üşüdü
Kumsallar sarıp
Topuklarına
Gül ağaçlarında
Kardelen misali
Pimi çekilmiş bir öykünün
Toza karışmış dumanıydı
Ölüm renkli
Gök kehanetlerine saklanıp
Bekledi
Can alan avuçlara can koymak için
Kimsesiz gözyaşlarıyla doldurup denizi
Dilden kaçan birkaç acının
Tasviri düştü
Göktaşı niyetine
Ana diline çevrildi şafağın
Ve
Yeniden yazıldı masallar
Kuş bakışı
Bir serçe öyküsünden
Mutluluk
Kör bir uçurtmaydı
Poyrazda sürüklenen
Yandı kuyruğu
Elektrik çarpıntılarında
Yürek vurgunu misali
Akşamın zülfü dökülürken
Şifa niyetine
Lacivert zaman üzerine
Şehir yandı
Ağlamadı
Şehir ona yalancıydı
O şehre yabancı
Yavan tebessümler
Sarktı dudağının sarkacından
İnadına...
Saçkıran misali Ömrü çıplaklaştıran hüzün""
Şiiriniz baştan sona çok güzeldi ama ben en çok bu benzetmeyi sevdim. Kaleminize sağlık. Saygılar
neler saklanır, neler anlatılmaz, şair kan kusan öfkesini bile içinde saklar birkaç dize ile manidar göndermelere atar içindekini...