Selçuklu Torunu
Damarlarında aşk yok
göz bebeğinde ateş eskisi gibi öyle mi
yakmışlar sanki hevesini
göz diktiğin o haşmetli dağın eteğinde
tüketmişler ateş saçan nefesini
Çıplak ayakta ekrep ezen namlı yiğitler diyarından
değilmisin sen
kara deliklerde ömür hiç eden başı dik asilerden
ne zaman titredi elin köpekler diyarında hesap sorarken
kaç kere düştün yerlere,kaç kere kanadın hevesin kapısında
bilmez misin itler ulurken uyur kurtlar en güzel uykusunu
hangi kartal yerdeyken bırakmış tutkusunu
hangi şahin süzülmemiş nefes aldıkça yanık ufkunda
hangi aslan kükremeden boğulmuş al kanında
hangi yiğidin kaşığı bükülmüş kahpe sofrasında
Nasıl oturduysan öyle kalk şimdi bu harami sofrasından
yut kanını söyle türkünü sıyır sırtını yılanların zarından
yırt bağrını al özünden narını yık namerdin saltanatını
düşmesin gözün yere unutma yeminini andını
silkin kuytularda yalanı bırakta gel pusularda yaranı
bilmez misin yörük çadırlarında yürek yakar analar
fırtınadan kilim dokur adını koç boynuzu koyarlar
Hangi çiçek erinmiş,bakmadan tükenmiş güneşe
hangi demir bükülmüş düşmeden ateşe
Hangi bedel ödenmeden siz çökülmüş kalleşe
Unutma zaferi tutan eller yanık olur
yürüyen ayaklar kanlı
adanmış kalpler yaralı
Ve bil ki
zirveyi gören gözlere nasıl yakışırsa yaş
ne kadar içini kaplarsa o gurulu telaş
öyle kıymetli,o kadar namlı olur bu savaş