Sen Bulaşığı Yanımda Ağaran Hüznüm...
Öznesi eksik suskunluğumda yarım kalmış cümle gibisin...
Eski fotoğraflarda kaldı sol göz altında bıraktığım öpüşüm...
Artık dudaklarımda öldürüyorum seni sevmeleri...
Her sözüm sende anlam buluyor,
Gecesi gündüzüne karışmış küçük bir çocuğun yüreğinde ki müziğim ben,tekrar tekrar söylendikçe sana yazılıyorum...
Kâğıttan gemilerime yükleyip özlemlerimi sana yolluyorum...
Onca uzaklığın beni sakladığı bu yağmurlu kentin göbeğinde,
Özleyen yine ben oluyorum...
Harf harf sana suskunluğum..
Ne yapayım, seni özledikçe,
Yalnızlığa bulaşmış parmaklarım küfleniyor gözlerimin nemiyle...
Adını koyamadım henüz yokluğunla geçen zamanın...
Uzun, çok uzun...
Saatlerle ölçülemezdi yokluğunun takvimi...
Can yangınımı söylesem, hissedebilir misin ki?
Elime aldığım her kitap senden bahsediyor,
Ne kadarda uğraşsam hiç bir cümle sonu bizle bitmiyor...
Öyle uzak,
Öyle can yakıcı,
Öyle sensiz işte...
İki sokak ötede yalnızlığım ve bir üst kat komşum olmuş hüznüm...
Ya sen neredesin?
Hangi kent kalabalığında...
Adım hiç bulaşıyormu teninin çatlaklarında parmaklarını gezdiren adamların kulaklarına... Hiçbir lugatta yoktu seni sevmenin anlamı,
Hatırla işte sana hiç duymadığın o sözleri söylerken,
Seviyorum demenin taşıdığı onca büyük anlamı...
Seni soluksuz beklerken,
Gelmeyeceğini bilmek bir parça daha koparıyor sol yanımdan...
Hikâyesiydi aşkın söylemeye çalıştığım,
Ama ısrarla gidiyorum dedin...
Gittin...
Kentin kalabalığı yalnızlığımaa dert ortağı oldu...
Gerçi yakındık hep ama sen varken çekinirdi gelmekten...
Hüznüm ise gece sevişmelerimizde ağlama nöbetlerindeydi.
Ki, ondandır konuşmam sevişirken...
Şimdi mutluluğa gebe yanlarıyla misafirim olmuş,
Karşı koltukta hissiz bir tebessüm simasında...
Hadi bir cümle daha susalım beraberce,
Ve gökyüzünden düşecek tek bir yıldız için güneşin batmasını bekleyelim penceremizde...
Hadi kırılganlıklarımızı en üst rafa kaldıralım,
Yamalı bir gülüş daha ekleyelim dudaklarımıza...
Yeniden değsin parmakların tenime,
Bir kez daha öpeyim dudaklarını,
Ama son kez değil...
Ne kadar da ard arda değil mi isteklerim...
Neden seni sevmek bu kadar hüzünlü,
Neden başka bir kader üzerinden yazılmış aşk senaryosu düştü payımıza
Ve rolümüz olmadığı halde bu oyunda iki kırılgan oyuncuyuz...
Sahi gerçekten sevmişmiydin beni...
Senin için yıktığım tüm köprüler imkânsızlıklar yeniden inşa ediliyor hayatımda...
İlk harfi sen olan yalnızlığımın katili olmak istemiyorum,
Ama ölüm üzerine yazdığım onca repliğin bir gerçekliği olmalı...
Kaç gecedir beni düşünüyorsun yastığının olmayan benli yüzünde...
Hayır demeni çok isterdim ama sen zaten bensizliğe gitmekle kendini suçluyorsun bunu biliyorum...
Elbette beni düşüneceksin,
Kekremsi tadlar değerken öptüğün dudaklarda...
Derin bir ah çekip hayıflanacaksın,
Belki ismimden yola çıkıp beni bulmak isteyeceksin,
Ben annesini kaybetmiş küçük bir çocuğun yaşadığı üzüntüyle seni arıyor olacağım...
Oysa bu ayrılık sonrası kaybedilişte yollarımız hiç kesişmedi,
Ki birbirimizi bulabilelim...
Hadi şimdi kapat gözlerini...
Ben penceremde bir yıldız bekliyorum,
Belki saçlarından sarkan düşlerime düşer diye....
Dizeler uzun olmasına rağmen bir solukta okunuyor şiir, çok güzeldi...
Nedendir bilinmez ama aşk eşittir hüzün hep. Beğenerek okudum hüzün yakışmış dizelere şık öğelerle.
Kutlarım paylaşımı.