Senindim
üç yüz altmış beş günün birinde
herhangi bir saat diliminde
telefonun çalsa
karşıda ağlamaktan konuşamayan bir ses
bütün soğuk kanlılığınla ne olduğunu anlamlandırmaya çalışırken
öldü dese o öldü
daha kim diye soramadan
kelebeğin deyip kapatsa
...
sonra bir gün gözlerine düşse hayalim
kulaklarında çığlık olsa susturduğun sözcüklerim
sıcaklığımı hissetmek isterken yüreğin
mezartaşımın soğukluğunda buz kesse ellerin
toprağa karışmış kemiklerimi dahi bulamasan
tek bir adım atmaya mecalin kalmamışken
yaşanmamış yaşanamamış günlerin ağırlığı düşse üzerine
oracıkta yığılıp kalsa bedenin
işte o zaman bilirim benimsin
işte o zaman bilirsin hep senindim
...