Seninle Konuşmak
Hadi şimdi biz seninle oturalım karşılıklı;
söyleyecek çok sözümüz olduğunu alenen belli eder,
bir iki de kenetlenme krizi geçiririz bakışlarımızdan yana.
Kalbin ritminin böylesine konuşması,
yani monotonluğa direnmek amacıyla,
belki sadece itiraf etmek için
sektelerden olma bir zincir yapması beklenebilir mi?
Bunu soralım hiç utanmamacasına.
Iraksak bir damak kuruluğunu bozma niyetiyle
yaklaşsa da bastırılması güç heyecanlarımız,
bizim neden hala ayrılık şerbetiyle demlendiğimizi
anlamaya çalışalım içten içe sitem ederek.
Herkes bahanesi bol sevmelere balıklama atlerken,
sebepsiz sevmelerin
ne kadar kuvvetli ve şiddetli olduğunu tartışır,
düşük bir olasılık olsa da belki bir sonuca varırız.
Hatta insanın sadece üzüntüden
ne hallere düşeceğini sorgular,
kendimizden örnekler veririz;
insanın mutlu ve huzurlu olarak
ve de bunları doğru zamanda,
doğru yerde, doğru kişiyle kullanınca
bilinen bütün dertlere çare olabilmesini hesaplarız.
Biz seninle iki iç savaşı sonlandırıp
dünyaya yeni bir savaş açarız.
Belki koca bir devri bile devirebilir,
bilinen bütün tanımlamaları değiştirip
adem ve havvadan beri rengi soluk aşka
yeni bir soluk getiririz.
Belki de bir cümle ararız, belki iki kelime yeter..
Tek kelimeye de sığınabiliriz,
hatta tek heceye kadar çıkarırız arayışlarımızı.
Ama sadece konuşmaya başlayarak bulabiliriz dermanımızı.