Sera'ya Mektup
Ah sera hüzün sancağını kucakladım yine
taşıyorum bir bilinmezliğe
gözlerim kan çanağı bir gül
kokusu yitirilmiş avuçlarımda
yüreğim yangın yeri
saçlarım üşüyor
ellerim titriyor sera
bir cümlede vuruldum destursuz
tarumar gönül hanem
gidenin yası kaç asır sürer
kaç adımda son bulur soluğuma batan dikenler
acıyor,kanıyorum iliklerime kadar
sus hanemi boğmakla geçiyor ömür
söyle, sen söyle, diner mi bu özlem
incinmiş zamanın yangını söner mi
giden geri gelir mi...gelsin sera
her nefes duvarda ki sıtma nöbeti
çarpıyor an yüzüme,
d'üşüyorum kendime
öylesine uğradığım bir durak şimdi her nefes
bir cümlede vuruldum yine
sen, en iyi sen anlarsın beni ve gideni
uçurum kenarında bir bekleyiş benimki
yasını tutuğum bir dua,bir duaydı dileğim
savunmasızım burada, üryan bir haykırış dilimdeki
umudu gömdüğüm soğuk bir yalnızlık
yürüyorum istemsiz hayatın akışına
ışığı yitirilmiş bir dünya kaldı sera
birde ağrısı...
ve bir el mutlaka dokunuyor o ağrıya
işte yine düştü sızısı, dolaşıyor tenimde
sığındığım liman yok oldu ,kayboldum sesimde
ah sera ruhum yorgun
bedenim asmış kendini bir köşede...