Sevgilim Sana Küçük Bir Hediyem Var
"sevgilim sana
küçük bir hediyem var..."
ceplerimde günlerdir biriktirdiğim bir hediye
koyacak yer bulamadım,
çünkü bu ıslak
çünkü bu keskin
bu acı
bu cam
kan bu...
ellerim diyorum, ellerimin içine koymalıyım ancak...
ellerim... hatırla!
onlar alışıktı ıslanmaya, gözlerimden akan ırmağı kurutmuşlardı
ellerim diyorum... hatırla!
onlar kesikti hep, bir mektubun kağıt kesiği,
fotoğraf kesiği, söz kesiği, o gecenin kesiği...
ellerimi hatırla!
onlar camdı, neden durduramadılar seni sanıyorsun
dokunsam, tutsam kollarından kesilecektin sen...
sevgilim bak bu ellerim benim, hatırla!
onlar kandı, dikenlerinden tutmuşlardı seni,
aramızda jilet parçacıklı bir çit vardı, dudaklarına dokunmuşlardı...
"sevgilim sana
küçük bir hediyem var..."
ellerimin içine koymalıyım bu hediyeyi,
peki ellerimi kimin ellerine koymalıyım...
eski bir plağın içine koyuyorum onları...
plağın ortasında sen varsın, döne döne tavaf ediyorum etrafında
bazen cızırtılı oluyor sesim,
işte o zaman bil ki ağlıyorum...
bil ki ağlıyorumdur...
bil ki ağlıyorum
dur...
dur sevgilim...
plağın içinde çalıyor "her aşkın bir şarkısı var" adında bir şey
dur sevgilim, çünkü bizim aşkımızın şarkısı da sessizlikmiş...
öyle heybetliydi ki ismin,
söyleyebilsem, konuşabilsem, haykırabilsem seni sesimle
bağırabilsem ismini sesimle, belki yer yerinden değil ama
şu tepende uçan martının karnına bıraktığım kalbim yerinden oynardı...
o martıyı öp kanatlarından
ve kır kanatlarını
ehlileştir
şu küçücük dünyada, şu koskoca dünyada
senden daha güzel bir yere uçamaz o...
o martıyı öp kanatlarından
bir martıyı öp kanatlarından
onlar iki canlı artık, karınlarında taşıdıkları kalbime iyi bak...
martılar denizden gelir, ortasından, kaynağından denizlerin...
tüylerini okşa onların bir gece
bir gece
bir gece
bir gece
hani bazı anlar nabzının atışını hisseder insan
bir gece mesela bir bakmışsın omzunda atıyor nabzın
avuçlarının içinde atıyor
bileklerinde atıyor
dokunup hissetmeye çalışıyorsun
tutamıyorsun...
işte öyleydi seninle aramdaki hisler
şu sessiz, şu solgun, şu ağır nabzım
dudaklarım dudaklarına değince,
ağzımın kenarında attı...
tir tir titredi dişlerim
dişlerim üşüdü
ben
üşü
düm
seni
öptüğümde...
biliyor musun, yatak odaları soğuk olmalıymış insanların...
ben seni ilk öptüğümde
kirpiklerinden öpmüştüm,
gözlerinin ta içinden öpemediğim için.
oysa öpebilsem, canın acımasa, gözlerin yanmasa,
gözlerin kaçmasa bir felaketin ortasına düşmüş gibi,
içinden öperdim.
içinden öper ve dudaklarımı göğe kaldırır serserice bakışlar atardım
işte o zaman, maviye boyanırdı tüm bu grilik
biraz gloomy sunday dinlerdim, şarkı yaşamak isterdi...
ben gözlerinin içinden öpebilsem,
şu küçük çocuk aç kalmazdı
sevginin büyüklüğünde küçük bir çocuk kalan ben
aç kalmazdım...
"sevgilim sana
küçük bir hediyem var..."
ben kırmızı bir kurdele ararken
sen uyuyorsun şimdi...
yatak odan soğuk,
üzerinde bir erkek sıcaklığı,
ensende nefes alan vahşi bir canavar,
bir akbaba, sevgimizin dağılmış etlerini kemiren...
ben etinden bir parçayı kalbime dokuyup kaçtım kaza yerinden
hiç kimse kemiremez bu küçük aşk parçacığını
arkamda en ufak bir iz bırakmamak için yazıyorum bunları
yağmuru gören kadının, çamaşırları topladığı gibi,
alelacele topluyorum ne kadar duygu varsa birer birer...
dokuduğum parçanı ve
kalbimi sana gönderdim bir martıyla, sen bunu bilmiyorsun
sen beni bilmeden öpüyorsun...
diyeceğim o ki,
dediğim o ki,
sevgilim, öpüp okşadığın ne varsa etrafında, benim ruhum sinecek ona
sen bunu bilmeyeceksin...
ben
öptüğün
herkes
olacağım...
ve her şeye rağmen, sevgilim
öyle aşererek baktım ki sana,
öyle iç geçirdim ki,
bir gün bir kızım olduğunda, tıpkı sana benzeyecek.
"sevgilim bir hediyem var sana
küçük"
ellerime koydum,
ıslak, keskin, acı, cam, kan dolu ellerime koydum...
aç bak içine,
şairsem biraz; şairliğimi koydum...
seninle birlikte yaptığım ne varsa,
hepsini bırakıyorum birer birer...
adımı bir gün küçük bir kasabanın, merkezi anons sisteminde duyabilirsin.
biraz önce uykudan uyanıp, sesini sadece beş dakika anımsayamadım diye,
ağladım.
serçe narinliğinde ki başının izi çıkan yastığa sildim gözyaşlarımı,
kalktım.
bir hediye hazırladım sana: şairliğim.
akıttığım gözyaşlarımı üzerine serptim.
ovdum, ovuşturdum dudaklarımı, çıktı izlerin
küçük bir öpücük kondurdum.
şairliğimi yaktım, sana getirdim.
ii.
alın bu şairliğimi
alın bu şairliğimi,
aşkımızın etini kemiren akbabayla birlikte yiyin şimdi.
çünkü ben yazmaya devam edersem
dudağının kenarındaki et parçasına
? dudağının kenarındaki et parçası ne güzeldi!
saçlarındaki makas izine
kırılan tırnağına
gülüşüne
gelişine
gidişine
hiç şüphesiz gidişine
hatta lanet olası gidişine
ve en çok kahretsin ki gidişine
sonra hiç gelmeyişine
dönüşü değil, gidişi muhteşem olan ayaklarına
elinin değdiği kapımın pervazına
köşesinde elinin çıktığı fotoğraf karelerine
başını, o minik bir serçe kadar narin başını yasladığın mavi tişörtüme
vesaireye
vesaireye
ayrı ayrı şiirler yazacağım...
ve,
sahi,
niye?
ben gidiyorum, sevgilim.
sevgilim,
sevgili,
sevgi,
sev,
bir başkasını.
alın gömün bu şairliğimi
ben bu hayata çok güzel şiirler yazdım, elbette böyle karşılıksız kalacaktı
kanadını koparttığınız martı tüyleriyle örtün mezarımı
sevgilim, kutlayın ölümümü
kutlayın kürtajla aldığınız şairliğimi
sevgilim, ben gidiyorum
bir alzheimer hastasını utandıracak kadar çabuk unutun beni
hatırlayın, sonra yine unutun bir çin işkencesi gibi
sana getirdiği aşk parçacıklarımızı vahşice kemirin beraber
koyun zafer sarhoşu olacağınız içki masasına şiirlerimi
koyun rezilce saadetler yaşayacağınız masaya şiirlerimi
koyun ucuz küfürler edeceğiniz masaya şiirlerimi
üzerinden geçin hepsinin
gülün, eğlenin, sevişin, için!
hadi, doğduğun günün gazetesini almıştım sana
hala saklıyorsan o gazete parçasını,
örtü yapın masanızın altına.
Bu ve bugüne kadar yapmış olduğunuz tüm yorumlara içtenlikle teşekkür ediyorum. Güzel zamanlar geçirdim burada, güzel insanlarla paylaştım şiirlerimi. Hikayelerimden kendisine bir parça çıkaran insanlar olmuşsa, ne mutlu bana. Bir süre -dilerim ki çok uzun bir süre- şiir yazmayacağım. Teşekkür ediyorum herkese tekrar, ömürleriniz iyi olsun...
Epey hüzün dolu dolu bir şiir adeta kısa bir aşk öyküsü. Kutlarım yürekten Onur...👍😅👍