Seyr-i Alem
vardım söğüt dağına, başı duman dumanlı
ne de güzel resmetmiş, sonsuzluğu halk eden
sordum garip çobana, o da benden sevdalı
nasıl dertli olmaz ki, düşünüp de akleden
giderken sabah oldu, sıraca'nın dibinde
oturdum namaz kıldım, bir ağacın dibinde
dertli kırk derviş vardı, her ağacın dibinde
alemi seyre dalar, kalp gözüyle fikreden
bir kayaya yaslanmış, yaşlı sedir ağacı
bir yanı yere düşmüş, hali benden de acı
bir dalıyla şükreder, yaradanda ilacı
hiç ümitsiz olurmu, hal diliyle zikreden
çıktım çatal kayaya, iki keklik ötüşür
birbirine naz eder, hem söyler hem atışır
seyrine doyum olmaz, ne de ömür yetişir
meğer dil bilmez imiş, sevdiğini terk eden
döndüm maya beline, çatal oluk akışır
bir ceylan yavrusuyla, dönüp dönüp bakışır
kudretten sürmeleri, bu kadar mı yakışır
meğer neler görürmüş, varlığını farkeden...
döndüm maya beline, çatal oluk akışır bir ceylan yavrusuyla, dönüp dönüp bakışır kudretten sürmeleri, bu kadar mı yakışır meğer neler görürmüş, varlığını farkeden...
tebriklerimle
👍👍👍
kalemin olgunluğu olsa gerek anlatımın derinliğiyle sarsıldım tebrikler...
Dizelerde anlatılanlar hep Allah'ın varlığının delillerinden aslında. Şiirler de yerlerini aldılar kutlarım yürekten...👍