Şiir Sandığı
Tesbih taneleri gözyaşı yalnızlığına kaç dua okudu
Ve acıyla bilenen kaç tahta maşa çocukluğumun kıyılarına kendimi taşıdı...
Yırtık ve perişan fotoğraflara
Derdimi anlatan gölgeler
Beyaz kadın
Geçen gece yalnızdım öylesine
Bir elbesenin içinde
Kayboluşumu arar gibi
Canlı camların yüzünde yüzüm
Bu şehrin ucunda uyuyan şiirleri
uyandırmak için
Uzakların parmakuçlarına kendimi astım
Tanelerimden bir tanesi yanağıma nur salarken
Aşk diyordu kalbimden geçenleri
Aşk mı diyordum
Bir kuşun kanatlarından
Ruhuma dokunan mavi
Akşamın pembe duvarları göğsümde gül
Sanki deniz dipli bir balıkla öpüşüyor
Biraz daha yakın dursam dudaklarıma
Toprak bir tay doğursa belleğime
Karanlıklara batan kıymıkların bacağı kırılsa
Gök dilince bulut tozsa
Şiirler nağmelerini trenlese avuçlarıma
Melekleri düşmeden omzumdan
Aşk ellerini bıraksa sırtıma
Düşsem rüzgar kanatlarıyla kendime
İç sesimin ağacından yuvarlanan kaldırım
sesleri odam
Öldüğüme inanmıyorum
Saatin tik takları dökülürken
Kalbimin kelebeklerine
Hala bir şarkı var söylenecek
Şiir sandığında