Silsile*
-Bana iyi sonlu masallar anlatın, bayım.
Dudaklarımdan dökülen suskunluğu
uygun adımlarla göğsüme sardım
Hüzün, kadim bir dost
Doğduğumuzda alnımıza yapıştırılan barkodun üçüncü rakamı!
İlk ikisini yitireli ömür oldu
Benden öteye attığınız her adım, başınıza taş
Gözlerinizde gizlenmiş her sevgi fakir sofralarında
Saman tadında, mutsuzluk getiren aş
Yüreğime çok gördüğünüz insanlık durumu
Dünde kalmış anılar kadar canlı, şimdi
Her görüntü bir bilim kurgu
Her hatıra bir sadizm ürünü
-Hanımefendi, ellerinizde maziden kalma bu mavi, sizden almışım ellerimi.
Gün dediğin insana umut versin diye uydurulan bir zaman sürümü
Zamanın olmadığı bir yer biliyorum, gel benimle.
Kimse bulamaz bizi orada
Gel iç'ime.
Yalnızlığımda biriktirdiğim gözyaşı koleksiyonumu
Sarsılan sırtımın profesyonel fotoğraflarını
Ellerimi yüzüme gömdüğümde patlayan flaşların
İki yüzlü sanatsallıklarını
Gel de gör bi'.
Hayatın kaburga kemiğinden yaratılan acılarıma sarıl benimle
Unutmuşum, haklısınız.
Siz sevmeyi nereden bileceksiniz!
Eğer biliyor olsaydınız,
İçimdeki boşluğa kimyasal maddeler sokuşturup
Donmuş heykelliğimle selamlamazdım doğan güneşi.
Eğer siz biliyor olsaydınız el ele tutuşmayı
Parmak uçlarımdaki kalıcı soğuk
Moskova'daki Napolyon ordusunu darmadağın etmezdi.
Eğer biliyor olsaydınız insanlığı
Nazi kamplarındaki cesetlerin katili olmayı bilemezdim.
-Neden gittiniz bayım? Kalmak bu kadar mı çocuk işi?
Başının altında ellerini birleştirmiş hüznün
Sigara dumanında boğulduğumdandır yüzümdeki renksizlik
Benim siyah mısralarım vardı
Bir tutam mavi aradım yıllarca
Ellerinizden almak varken çalıp kaçtım
Oysa siz benim dünyaya geliş nedenim.
Oysa ben sizin sekiz dakikalık hazzınızın ürünü.
Oysa ben koca bir hiç'in piçlik hali.
Devrimci satırlar karalıyorum kargacık burgacık bir kalem ucuyla
Eğer bilseydim Tanrı bu kadar uzakta bana
Alnımın ortasına çizilmiş hazine haritasını
Bir silahla yok ediverirdim.
-İntiharı düşlerim ben çoğu zaman, güzel bayan. Size benzeyen tek yanım.
Ne kadar da gevşek kasların var, hayat.
Mutluluğun kapısına geldiğimde, altına kaçırıyorsun, yere saçıyorsun beni.
Yalnız kaldığım her düşte orta yerine ediyorsun koca cennetin
Cehennemin kokusu güzel geliyor o vakit
Anladım ki, cehennem genlerimden kaynaklı bir varış yeri.
-Bensiz kaldığım her gece, sizin kadar mutlu olmamıştım, bayım.
Bir beşer olma yarışı bu
Yarın'ın geniş pervazlı, kırmızı bahçeleri
Aşağıda sarp kayalıkların senfonisini sunan bir boşluk
Kendi dibime d/üşüyorum
Ölümün koordinatları kodlanmış tenime
Sarıldığım her bedende ruhumun yürek ölümü
Tuttuğum her elde, kahpelik dolu bir koku
Kendime sarıldığımda içimden kaçıyor ruhum
Ölüyor kendi içine.
Gözlerime dolan karanlığı kapayın lütfen
Acılarımı göremiyorum.
-Yirmi bahar geçti üzerimden, oysa siz hala güz. Ayrılık.
*Sustuğundan yazıyorum. O'nun için. Uzun cümlelerimin baş harfine.
mavi geçse gözlerimden. üşüsem güz olsa,düşünsem ayrılık..
nerelere nerelere götürür şiir insanı. tuttu da içimden nerelere götürdü..
tebrik ederim yerine yakışan seçkiyi..
gerçekten harikulade özgün bir şiir... yorum yapıcı bir insan değilim fakat birşeyler yazma ihtiyacı duydum açıkcası...
gerçekten kutlarım.. dizeleriniz muazzam... kelimeler özenle seçilmiş resital düşlüğü...
maviyle kalın...
muhtesemdi tebrikler!
hilal bu şiirde güzel bir farklılık var, yeteneğine bereket!ud83eudd20
👍👍kaleminiz daim olsun..