Sır Kapısına Bırak Beni
yarısı sana açılan ışığını gördüm
küflü şimşeğin
olur-olmaz zamanlarda
hepsi bana kapanan ışığını da
zaman ayartıcıdır, bildim
ve yol bâtınî
zaman yolla kesişirken sevdim
senin tinselliğini
gün doğarken monologsun
öğle vakti paradoksa dönüşüyorsun
grotesk oluyorsun ikindileri
sonrası mı: zıvanadan çıkmış dünya
ve son bilici
rüzgâra imdat desem
acıtan ve solduran ilelebet bağışlayan
kösnül rüzgâra
öylece susuyor, kusuyorsun
ey hovarda, gemlenmez, çağdaş farfara
bircik bircik göçürttün yaz kuşlarımı
göçürttün ya
o zaman bu zamandır
mahâretim paslanır, alfâbem acımtırak
her güneş kavuşanda
kirpiklerimse ıslak
daha deniz gerekir
kül’den, sentetik’ten arınmış doğa
aşkınlığı gözetleyen bir devrim nöbetçisi
mendirekler uçuran sıkı bir elem
forsaları kurtaracak köklü muammâ..
ah bunlar yetmez
sapına kadar nâmuslu babamdan bilirim
var-olma’yı varlıklı’ya ömrünce önceleyen
gül’le kaimdir aşk oğul, diyen babamdan
su tefsircisi lâzım yol fıkıhçısı
-som altından söz üreten üstatlar nerdelerse
onlarla bütünleşmeli
koyun koyunadır hep ölümle dirim
das kapital’le felâk sûresi
(içselleşirse bunlar
vakt’erişir o durumda
sahâbe’nin en yoksul çocuğu gelir
bak ahâli, kral çıplak! demek için çırpınır
dünya değişir)
yordamını sevdiğim
imhâ et, beni bırak sır kapısına
imhâ etmeyeceksen, zaman kötücül
ihyâ et beni
(*): Eksik Kırlangıç kitabımdan, 2014
BirNokta, Ocak 2011, Sayı 108