Sırılsıklam
Güneş ☀ yağıyor üstüme bugün
Sus pus kaldığım odamın perdelerinden
Herkes bana küstü mü ne
Cevapsız onca soruyla sırılsıklamım
Şehitler gözüme sokuyor vatan sevdasını
Hangisinin tutmalı (o kadar çok ki) yasını
Kimi on sekizinden yeni almış yaşını
Onlardan fazla yaşadığım yıllarca sırılsıklamım.
Ekmek elinde para dilenen
Dilendikçe ekmeği için, bazen dile düşen
Cebinde beş parası olmayan
Gerçek fakirler için sırılsıklamım
Gücü bile yokken kendini savunmaya
Sokağın ortasında uluorta
Yerden yere vurulup canına kıyılan
Her mazlum için sırılsıklamım
Yağmur yağarken peyderpey,
Sorulunca kendine;
Şurdan, burdan geçiyor mu muavin bey,
Artık takati kalmayarak cevap veren
Emektar soluklar için sırılsıklamım
Çuvallar altında ezilip terleyen,
Bazen yorgun düşüp efkarıyla terleyen,
Güzel bir yuva kurma hayalini süsleyen
Dertli yürekler için sırılsıklamım,
Dünyanın var bin bir türlü hali
Hiç bitmiyor derdi ahvali
Dertsiz ölmeyen yok billahi,
Feleğin çarkından geçerken sırılsıklamım
Kim gelmişte etmemiş dünyada temaşa
Yürekte yer kalmaz ancak, ölünce karlı kışa
Sevinerek uğurlanması gereken naaşa
Ağlayan kalpler için sırılsıklamım,
Ağlamanın da bin bir türlü hali var,
Bazen Yanlış anlamaktan
Bazen de yanlış zamandan husüle çıkar,
Gözlerimizdeki perdeyi illaki ağlayarak mı yırtalım
Tükenir kimi on beşinde,
Kimi düğün eder yetmişinde,
Unutulur gitmişinde, geçmişinde,
Vefasız dünyam için sırılsıklamım...
Şu anda oturup rakı içişimden de vefasızlığımdan da utandım...
Teşekkürler şule hanım
Tebrik ederim Zübeyir bey. Başkalarının derdiyle dertlenen mısralardı.