Sırtıma Vurulan Kambur
Yamalı bir yüreğim var dikiş yerleri sızlayan
Gözlerimde kanayan ve gizlediğim yağmurlarım var
Her defasında içime attığım karabulutlarım var
Kimseye cesaret edip, gösteremediğim yaralarım var
Belimi büken, beni namerde diz çöktüren
Fukara bir yüreğim ve sırtıma vurulan hayatın, kambur yükü vardı...
Bir hesap sorasım var geçmişimden
Sorgusuz sualsiz yazılan alın yazımdan
Bir beni mi buldun? zehrini akıtacak
Onca şerefsiz ve namussuz varken
Neden bu kamburu, bir bana reva gördün...
Zamansız düşünceler aklımı yaralar
İçimi kemiren kırıntıların gölgesi dilime yapışır
Göğsümün tam ortası sızlar, basarım küfrü
Çığlıklarım yükseldikçe; boğazım düğümlenir
Dertlerim yarama tuz atar, köz olur inletir...
Vefasız bir kader soframa kan doğrar
Bir lokma ekmeğe muhtaç ettirir
Dostlarım olur düşman sırtımı kanatır
Biliyorum ki; yarınlarım hep kör kuyular
Bir de dünlerde kalan kimsesiz gözyaşlarım...
Hangi yola sapsam üzerime kan sıçrar
Hangi mevsime tutunsam ellerimi kırbaçlar
Hangi dala yaslansam, sırtımda gamdan dağlar
Ömrüme çakılmış bir yükün ağır damgası var
Belki de kamburum bu yüzden...
Feryatlarım yankılanır arşı alemin en dibinden
Gök kubbe siyaha bulanır, akıtır zehrini üzerime
Kıyamet fırtınaları sarıp sarmalar bedenimi
Mahşeri aratmayan bir kalabalık düşer zihnime
Yüreğim ürkek bir ceylan edasında titrer
Bir zebani yakama yapışır, hesap sorar
Ben sırtıma vurulan bu ağır yükün
Kimsede olmayan kamburunu gösterdim
Sustu...
12.05.2014