Sitâre-i Târ
Yıllanmış ve yıkanmamış bir kül tablasında
Yarım bırakılmış çoğullukları yolculayan peronlardan
Bir, yüreğinin kırsal utangaçlığı kalmış
Sabah ayazıyla nemlenen demir bankların üzerinde
Elleri yastık dağınığı saçında başında gezinen
Dirsekleri dizlerinden kuvvet bularak
Bacaklarına gömük bekleyen
Gerisi
Umarsızca çiğnenmiş
Korozyona uğrayan rayların
Demir oksit kokulu dişleri arasında
Say ki Sevgili
Gözlerini yaslayıp gecenin esmer göğsüne
Kirpiklerinle avladığın
Şiirler bağlayıp kuyruğuna dilekler adadığın yıldız
Kayıp düştü vurgunu olduğun
Şuursuz dalgaların taş attığı kuyuya
Say ki
Kırk Aşk-lı çıkaramadı
Usunun derûnuna kaleminin ucuyla itelediğin
Baba kokulu Deniz'den olma
Anne okşayışlı Rüzgârdan doğma
Lodos hırçını
Poyraz asisi kimlik haneli Sevgiliyi
Say ki
Bir sahil barakasının kırık iskemlesinde
Körkütük sabahladı saatler
Akrep zehirleyip çiğ çiğ yedi etini yelkovanın
Az dur
Dursun herşey
Zaman diye bir şey yok
Ve
Say ki Sevgili
Yağmuru giyinip ayağına
Parmak uçlarına basa basa
Yürüdü nâlende teninde aşk
Temmuz'un son deminde
Ürkme
Dedi Sevgili
Ürkütme
Gözlerimde demlediğim
Ortaçağ koyuluğundaki sevdamla geldim sana
İzin ver
Aklımın bâkir kıyılarına sardığım avuçlarımla
Dokunayım yarana
İzin ver
Son duam olarak
Secdelerle sunayım Sen'i Yaradan'a
İzin ver
İzin ver
mez misin
yüreğinin kırsal utangaçlığı
Aklımın bâkir kıyılarına sardığım avuçlarım
ne güzel tabirler bunlar ..
kutlarım kalemi 👍