Sivas Türküsü
Dokunaklı ve suskun
Daralmış berzahlarda
Buruşuk bir yürekte
Karışık bakışları yazılı
Zemheri ayazlarının
Şubatını giyen gece
Nadim bir günah gibi
Gözleri nisana gebe
Öteden beri
Kendimde sakladığım
Namütenahi bir düşsün.
Nerelerde kaldın
Nerelerde uyuttun düşlerini
Ne kadar da üşümüşsün
Haziran düşleridir şimdi
Peş peşe denizlere koşan
İçerde o kadar yokum
İçim öyle kalabalık
Dışarda yağmur sancısı
Derin bir yalnızlık buğusu
Başımı ağrıtan yürek sancısı
Serçelere gün doğdu
Çığlık çığlığa kırlangıçlar
Odam darmadağın
Kalbimde güz ağrısı
Şiirler karmakarışık
Kızılırmakta sığırcıklar
Damla damla, çisil çisil
Bana mahsus bir yağmur altında
Öylece kalmak
Nihat emmi bostanından
Çocukluğumun bahçelerinden
Birer birer erik çalmak
Güvercinler küskün
Tarla kuşları uzun yolculukta
Turnaların gözü yaşlı
Gel artık uzak gözlüm
Tut ellerinden,
Yalnızlığımın yalnızlığını
Biliyorum, biliyor musun
Hala deniz kokunu duyuyorum
On yedi yaşımın hicranı
Delikanlı çağımın öyküsü
Kilise sokağında bıraktığım
Uçsuz bucaksız bir Sivas türküsü