Siyah At
Ve zaman
çelme atan harflerin dil ucu duvarı
korunaksız mavi gölge..
ruhum kayıyor derinliğe
gözlerimdeki bulutun siyah atıyla
kayboluyorum...
toprak,
yağmur koşusu adresin varlığı
en uzak yerde
karanlığı tutuyorum yırtarak perdeleri
ışığı çalınan her c/an gibi
yokluğun iliklerine bağlıyorum
zihnimin kervanını..
Ve zaman
sessizliğin koyusuyla çöreklenir
oluklu zifirisine..
ölüm aşkla uyanan menzil kalemi
tuzla ıslanan pençe..
sonsuzluğun hüzün k/arası
kaldırımı üşüyor
saf bir kelebeğin kanadında mavilik
sandıklı çocuklar sonra
hayatın avuçlarına
Ve zaman
ağlayan şiirlerin şehrinde omuz yarası
toplamı geriye kalanın..
bir resimle kırılırken yüzüm/
yüzümün keşfinde ne çok yüreğim
hadi çocuk
oyun oynayalım
tut ellerimi
siyah atın kızıl yelesinde
düş sırtıyım
büyüdükçe kayboluyorum
büyüdükçe aşka asılan nefesin ağacında
umuda boyanıyorum
dahası
gece uzun
ömürse yaşadığın kadar harlı bir yangın
yıldız ışığı tüm çığlıkların
nem hıçkırığı..
Ve zaman
ruhumun sarmaşığında bakir gülüş
siyahın kıyılarında bahar kokulu durak
dudaklarımda dua aminleri
mavi çoğulluk Annemin avuçlarına
Tut ellerimden çocuk
......
Tülay Hanım, her şiirinizi ne kadar etkileyici sonluyorsunuz. Şiirlerinizi okumak insanı varsıllaştırıyor.
ve zamannnnnnnnnn... ağzı salyayla dolanan kocamannn yalannnn
Güzel bir şiir okudum.
Kutlarım.
Zaman büyüdükçe yaralarımızı çoğaltan çocuk sevinçlerimizi yarıda bırakan ve yüreğimizden uzanan ellerimiz acı çekmemesi için ellerini tuttuğumuz çocuklara varan ne güzeldi şiir geceye yağasıya