Sızıntı
Sessizliğin harflerini renkli bir pencerede öykünen ay tül’ü yüzüm...
Aklımın dönemeçlerinde çocukluğumdan kalma düş kapı aralığı rüzgar
Dalgınlığıma yağmur üfüren karanlık karışımı göz ucum
Biraz uzansam tutabilir miyim yok olmuşluğu
Yalnızlığın hayallerle oynaştığı buğu kıyımı bakmalar
Ki bir şey anlattığı yok
Sadece bakıyorlar
Ben gelmiyorum
Saçlarıma dokunan uçurum dizlerime düştükçe
Toprak kokulu şeyleri daha çok sever oldum
Gelince ben değişmiyor da renkleri tonların
Dokunmayın sükunetimin ağaç sayıklayan şehrine
Ki;
"O şehre her daldığımda kalabalık bir kanattı insanlar bana
O şehirden geri döndüğümde ise yalnızlık zanaattı bana"
İçimden sızan yolların omurgasında saadet zinciri zaman
Kavuşmanın hitabesine burkulan düğümün halatında
Terli ve kırmızı mı hala
Avuç için..
Yankına sarılan kaküllü bir baharın çocuğuyum
Terliklerim tavan arasında unutulmuş
Dudaklarımda ise sessiz ninni mavinin demiyle büyüyen..
Ömer beyin yorum akımına bende katılıyorum. ve şiir için yorumum şu ki Yalnızlığa dokunulmuş narin bir şiirdi benim için emeğinize sağlık olsun.
Beğenen çok, yorum yapan yok.İlginç bir site...Tırnak içi dizeler başkasına mı ait bilmiyorum ama çok güzel.Yok olmuşluğa neden dokunmak ister ki insan? Var olmak için herhalde. Tebrikler, selamlar.