Son Masal
Islanmışız o bilinmezde Bi yerde,
İncecik beyaz gömleğin yapışmış tenine,
Elim ellerinin sahibi,
Saçların dalgalı Uzunlamasına serilmiş omuzlarına,
Gözlüğün buğulanmış asılırken dudaklarına nefesimizin girdabından,
O bilinmezde içmeler köprünün merdivenlerinde.
Küçük Bi güvercinin çırpınışı gibi yüreğin,
steteskopu kulağıma dayamış gibi hissediyorum avuçlarımda bana doğru adım atışlarını kalbinin.
Yağan yağmurun ardından çıkan gökkuşağı müjde ediyor baharı,
Hep yaralıyor bu mevsim geçişleri.
Anlamsız Bi ayrılık vuruyor bizi,
Haziran ortasında yaprak döküyor ağaçlar...
Telefonlar kapalı, pencerenin perdesi hep örtülü,
Sokağındaki lamba ve ben
Aydınlatma telaşındayız geceyi,
O şebeke Ceryan ı kullanıyor,
Ben İzmir tütünü.
Aynada Bi fotoğraf,
San ki Can Yücel bedenimi ele geçirmiş
Masada lakerda, yeni rakı, kıvırcık salata,
Bak sandalyeler maviye boyalı,
İşte Ravienye,
Yerin hep boşluk,
Dolmuyor Bi türlü çözemedim bu işi,
Oysa hep umut vardı heybede,
Bir gün çıkıp gelecektin masalımızda,
Yanağıma Bi öpücük kondurup,
Radyoyu açacaktın masamızda.
Bu umutla açık yatıyorum kapımı,
Perde de açık hep
Olur ya ayışığına uyarsın,
Süzülür dolarsın odamın içine.
Artık vakit tükeniyor
Ömür bitti bitecek,
Çekçekte lamba söndü sönecek,
Ravienye biliyorum artık
O masal hiç gerçekleşmeyecek.
Bi umut vardı
Hayli zaman önce...
(...)
Kurda boğdurmadan önce Kırmızı Başlıklı Kızı...