Son Sus
Üzerimde ağır bir naftalin kokusu hanidir.
Yüreğim de ellerim gibi buz kesmiş ayazlarda kalmış.
Sahi; ne zaman kaldırdın beni yürek sandığına hele bir deyiver.
Ne zaman soldu gözlerimizin feri
ve ne zaman unuttuk yüzü güleç cümlelerimizi?
Biz değil miydik sabah güneşini kahkahalarla karşılayan.
İlk suskunlukta, ürkek bir çocuk edasıyla
birbirimizin gözlerine binlerce soru işareti koyan.
Aynı hayallere uyanıp,
aynı uçurum başından güneşin batışını vedalayan.
Hanidir yalnızım bu uçurum kenarında.
Güneş doğuyor,
güneş batıyor
ve sus gecelere korkak sabahlar ağırlıyorum.
Yanı başı sensizliklerine mahkûm bir yaşamın,
?ha bitti ha bitecek ? sevdasına, bir ömür adıyorum.
Şimdi gitmek de zor, kalmak da...
Şimdi umut da zor, umutsuzluk da...
Sen de zor artık bana,
senden arta kalan bir tomar yalnızlık da...
Ben aynı uçurum başındayım hala.
Bir gelsen düşeceğim belki,
kayıp hayallerimi de alıp, o gri kayalıklara...
Üşüyorum...
Bu son sus artık.
Yanı başında yaşadığım son sessizlik...
Dün öğle namazında kaldırdım üzerimdeki ağırlığının cenazesini.
Üzerine bir avuç ?ben' serptim ki,
sonsuza dek taşı sendeki esaretimi.
senden arta kalan bir tomar yalnızlık da... Ben aynı uçurum başındayım hala. Bir gelsen düşeceğim belki, kayıp hayallerimi de alıp, o gri kayalıklara... Üşüyorum...
üşüyoruz her ayrılıkta yollar kadar...
güzel bir dugu emeğiydi kutlarım