Sonsuzluğu Duyduğumuz Kadar Masal
alık alık ağaca bastım anlımı
iyi niyetli küçük harflerle oyalı
attım kendimi bu içten bilmeceye
sağım solum yeşil boyalı
nehirlerle kanat yarıştıran kuşları dinliyorduk
en büyük disiplin uyumsuzluktaki uyum
gibi zor dağları anlatmaya yeltendi
o kadar çok şey değildi istediğim
azıcık dudaklarımı öpse yeterdi
akşamın karanlığı kapattığında yüzümüzü
çözerdi dalgalar ağlayan kuyruğunu
sarılmanın yuvarlandığı iki uçurum kadar güzel
başka bir söylenişi olmalıydı mutluluğun
dua ile başlayan bütün söylencelerde
izini belli ettiğimiz ve küsecek kadar kızıl
mavi yalvarmalara karşı duran bütün beyazlıklarda
aşkın dudaklarına sinmiş yazgımız vardı
yarınlarımıza açılan pencerelerde
inanmak
boşluk kadar uzardı
gelmeyecekti kör ebesini kaybeden düşler
orada ağır başlı sırtını yola vermiş gidişlerin
içlerinden ardına bakarak gülüşmelerine
ulaşabildiğimiz kadar çok çocuktuk
ulaşamadığımız kadar misal
keşke oynayabilseydik
belki bizim olurdu duyduğumuz kadar masal.