Sosyalizm Ve Ötesi

ardışık ve ondalık yaşamlarda toz koparan bir bağırış
her susuşun önündeki bir terk ediştir...

ılıman benliğim,
bana hayat hiçbir zaman iyi davranmadı diyorsun,
kalbinin çatısında sığamazlık varsa
duyguların duyarlaşıyorsa
yumuşak bir merhametle
hakim olamıyorsan gözyaşlarına
olaylar büyük hüzünlere yol açıyorsa sende
iyi davranmamıştır muhakkak hayat... biliyorum
bendeki beden
acıyı da taşıyorsa sende...
zor

hayat kaynağı içim,
beden mecal buldukça kendinde
seninle dertleşiyorum her gün böyle
bu ömür sürdükçe
dertleşeceğiz de

süslü sözlerle avutulduğumuz günleri anımsıyorum,
yoldaş kelimesindeki derin anlamın inanılmaz öykünmesini...
o uzağımızda ama her an kapımızı çalıp içeri girecekmiş gibi
eşikte beklediğimiz
formasını çekmiş bir insanda bedenleşmiş-işçileşmiş
düşüncemizde değil de
evimizin kapı eşiğinden girecekmiş gibi
kurtarıcı kıldığımız
son kertede!
Güçsüzlüğümüzün sığınak bağlamı sandığımız
ağabeylerimizin gözü kapalı gömülmemizi istediği.
adına şiirler düşülen,
şarkılarda sevda ve amaç edinilen
gökyüzünde asılı bir yıldız fakat hiç ulaşamadığımız
rengini Hegel, Kant, Engels ve Marks'tan alan
sefilliğimizin çoban yıldızı
yine son kertede yön tayinimiz...
son kertede... son kertede....
bir türlü sonlanmayan son kert...
sosyalizm...
Nazım'ın dizelerinde çürümüş bedene ömür direten-can veren...
anlaşılmış olsa iyi okunsa
ne tanrılayanlar
ne de mavzer ve dalavere ile yere çalanlar
göremedikleri muhtevasında
öksüzleşmezlerdi böylesine
böylesine acı yalancı yabancı kendilerine...
anlaşılmadı ya...
acı

limit kıyasta
zenginin öcüsü yoksulun gücü bellediler,
dincinin celladı dinsizin miracı saydılar
adına cinayetler işlenip
kahramanlık nişanlarıyla
kan renginde kutsamalar kustular,
başını taçlayanın derisini yüzdüler... yüzdüler
neymiş beh...
sosyalizm
her cephede bir başka feraset
savunan da
gafil karşılayan da
bu denli engebe ve çetinliği hesaba katmamış olacak
tarihte hiçbir zaman insan kan dökmezlik yapmadı belki ama
öcülüğü de güçlüğü de
cellatlığı da miraçlığı da
anlaşılan kimseye yaramadı
çünkü Ademoğlu mazmununu hiç anlamadı
zaten düş'ün yaşama bağışıydı
doğru kullanılmadığı akılda
çok can yaktı kavram güzafıyla

insanoğlu bu denli sefil...
ister
tırmalar
tıkılmayı arzular
mideleri istediğini alamazsa
can mevta beden morgda kadavra...
isteği olursa da beden sadece etten bir duba...
bu kadar uya...
beyin,
zavallı nadide
kafa tası içinde
evreni örtünen yer küre gibi
örteni ile
mide gibi zirzop olmayan
dakikanın onda biri soluksuz bırakılmaya gelmeyen hassas varlık
tıkınmayı becerseydi mide gibi
bilgi kazıyıp tırmalasaydı
daha farklı olurdu insan soyu
her içerik hakikatte yol bulurdu

ömrümüz bir içimlik sigara sevgili içim
tütüşlük duman gibi dağılır hafif esen yelde bile
kotamız belli
hesap kitap işi değiştirebilir belki bu gidişi soy sürenimizde
ancak herkes kitaplaştığında
herkes
kendi yüzüyle hesaplaştığında
bencillik darda bırakılıp
akıl yolunda buluşulduğunda
ardışık ve ondalık da kalabalıkta erir
alıp başını giden bir arayış her uğrakta bir yeni ile yön değiştirir
kaba sığmaz, kapaklanmaz, ne yana döneceği çoğu anlaşılmaz,
zaman hal ruh ve tüm olguların birleşim ve ayrışımı
estetiğin ve kaba'nın siyam ve ulemanın...
ne ile karşılaşacağı sonrası belirsiz
yarım kalmış bir formül matematikteki...
ki hiçbir matematikçinin ömrünün yetmediği...
tamamlanamayan tanımlanamayan
her zaman tanımsız olacak belki...
elveda ömürlerin merhaba yaşamlara bıraktığı miras
her nesilde daha da palaz
daha da sarmaşık
bilinmeyeni binleşmiş denklem
insan ki iki bilinmeyen denklemi çözmekte aciz...
gündeminde hep
bir kilo patates yarım kilo domates
demlikte poşet çay
ayakta paspas
dilde soyka
akılda ağır bir meyyit koku...
ve zamana sipopladığımız antibiyotik haplar
ağrı kesiciler
eş zaman teoremleri...
çaldı gittileri

kanat açanım ufkumun görkemine
sosyalizm dedikleri kabul görmese de var
zati
bir arada yaşama mecburiyeti...
keser sapsız sap kesersiz olmayacağı gibi
tek eksik uygun kullanma mahareti insandaki

soyumuz ifade edememe batağında
özgeçmişe soykırım bedenlemiş olsa da adına
kaybettiği basiretini bulacak....
er yada geç
feragat sapağında

27 Mayıs 2010 181 şiiri var.
Yorumlar