Söylenmemiş Sözler
Öyle bir zamanda gittin ki, Ölmek için bile erkendi... Birkaç güzel hatıraya takıp fişimi,
sıkıp çoktan kırdığım dişimi,
Biliyorsun işte, hayretle izledim ben gidişini... Mezarıma da en çok çiçek yakışmazdı zaten...
Bir yerlerde karşılaşırız yine belki,
güzel bir tesadüf olur...
Bana hiç belki bırakmadın.
Bana hiç ten rengime uyan bir yara bandı; bana hiç tenime uyan bir yara...
Ne bir kâbus ne bir kahkaha...
En son bir seni seviyorum kalmıştı, onu da aldın...
Anlatsam kimse inanmaz, biliyor musun böyle sevdiğime ?
Sen kaç saniyelik bir dünsün bende ?
Ben toprağa bakan bir bugün olduğumdan eminim artık...
Seni kendimde özler oldum. Uzağa gücüm yetmiyor...
Sensizliği güzel anlattığıma bakma, seni de güzel yazabilirim.
Yoksa gitmeyişim seni ürkütüyor mu?
Gidebilirim.
Sen geldiğinde dönebilirim. “Artık gelmeyeceğim” desene bana....
Yüzüne baktığımı farz edebilirsin. “Artık gelmeyeceğim” diyebilirsin bana....
Susabilirim...
Sen konuştuğunda bağırabilirim.
Bütün türkülerin sesini kısabilirim.
Sen istersen seni unutmuş gibi yapabilirim. Bir zamanlar sen bile inanıyordun buna...
Sayende bakışlarım bile sahnelere alışkın artık...
“Eylül bittiğinde uyandır beni” diyorum.
Gidiyor bir Nisan akşamında...
Senin canın nasıl bir can?
Senin canın, nasıl acımadı?
Senin canın da acımış olmalı...
Senin canın, acıdığını nasıl sakladı?
Nasıl hiç dönesin gelmedi ?
Senin gözlerin nasıl gözlerdi, nasıl dolmadı?
Nasıl ayakların vardı ki ?
Nasıl hiç sürüklenmedin?
Biraz uzaklaşıp, sana ördüğüm duvarları izliyorum uzaktan.
Her şey farklı.
Her şey, dönüşsüz.
Soluksuz.
Her şey harcanmış.
Uzaktan birileri bugüne çağırıyor beni. Senin soluduğun yer orası.
-Bugün... Kıskanıyorum seni bugünden...
Ben sana ancak geçmişte kavuşabiliyorum.
Senin olduğun yere gidersem, bir daha hiç gelemeyebilirim sana.
Canın acımıyor mu?
İtiraf etmek gerekirse oturduğun mahalleye son kez bakıyorum...
İçlerinden birinde uyuyorsun seni sabahlarına kadar defterlere sustuğum gecelerde...
Hayır. Sana anlatmayacağım...
Yoksun...
Seni sevmek ve ben arasında olan biteni anlamayacak kadar yoksun...
Sakla seni nasıl sevdiğimi hatıranda. Ne kadar sevdiğimi, demiyorum.
Nasıl sevdiğimi. Uzaktan...
Aslında çoğu zaman, penceren kadar yakınından. Kırılmadan bile sana.
Belki biraz annen gibi...
Seni sevmeyen kadınlara söyle.
Ben çok sevildim de.
Seni sevsinler...
Sen onları unuttuğunda, seni unutsunlar...
Birilerinin ahı tutarsa üzerinde veya biri için ağlarsan, rüyama girersin.
Bütün hikayemiz gibi...
Ölüyorum artık...
Bağışla beni...
Sen özür dilemeden seni affettiğim için...
Beni bağışla...
Kalbimi öylece bırakıp gittiğin için.
Söyle ona...
Ben.
Sadece...
Her neyse...
Dönsen ne olurdu, diyorum bazen.
Evet, geçen bütün zamana inat...
Seni daha sıkı sarardım...
Seni düşe kalka büyüdüğüm sokaklara götürürdüm. Her yer bittiğinde sen yine giderdin.
Biz yine biterdik...
Gidebilmem için gelmen gerekiyordu.
Öyle sanıyordum.
Aç şu kapıyı.
Gideceğim...
İlknur Akdoğan