Suçlusun
'' prangalar çürür mü ? çürür, rahmetine yüz sürünce yanlızlığın ''
saklansan da budağına o yaşlı dut ağacının
siyah hükümlere bırakınca
zamanı
suçlusun
firarından şehrin
hayalet gibi kokunca kaldırımlar
ve boşalırken meçhul göçlere sığırcıklar
son numara söküldü ahşap kapılardan
ahir zaman şarkıları kaldı geriye
rüştüne yalnızlık düştü
düşlerin
tükendi delikanlı özneler
kahpe yüklemler bitirdi dudağımda kalan son cümleyi
yosma rüzgar üfleyince yarım kalan o hikayeye
fikrim silindi
başım taş kadar ağır
boşum kahırla içilen şişe misali
içimde can kırıkları
çizerken sol yanımı
yalın ayak yürüdüm kırık bir çizginin ardına takılıp
düştüm
kanadım
acım dizlerimden büyüktü
sarmadım
sardığın yerde bıraktım
uykumu gömdüm
mezar büyüklüğünde ayak izlerine
böcek ölüleri gördüm
yanık kozalarda
kül gibiydiler avucuma düştüler
üfledim
eflatun ipek sardı rüyayı
son perdeydi o garip temaşa ve seyrin o son paydası
seni gördüm
saklandın
yaşlı dut ağacının kör budağına
çürüttün yeni doğan tüm filizleri...
Hayatın çarkları arasında geçip giden acı tatlı bir dolu yaşanmışlık...👍
Tebrikler gönülden...
Güzel bir şiir daha değerli şairden.
Kutlarım...
😙