Sükutumun Çığlıkları
Bu kadar acımasız mı çekip giderdin?
Şimdi sen gittin ya, güzel günlere umutlara olan inancımı da kaybettim sayende.
Ve artık hiç göremeyeceğim yüzünü taşıyor yüreğim, birde sana yazarken gözlerimden damla damla dökülen gözyaşlarım...
Ah sevdam, gönlümün tutsak çiçeği sen gittiğinden beri kapımı yalnızlıktan sessizlikten ve sensizlikten başka kimse çalmaz oldu.
Esir aldı beni hayalin ömrümden koparırcasına kanayan bu yaralarımın dermanı da bulunamaz merhemi sadece sensin.
Ama sen nasıl yoktun, kendi kendime konuşup ölümleri sayıklıyorum, yalnızlıktan başka kimse duymuyor görmüyor beni.
Seni aklıma getirecek o kadar çok şey varken, nasıl biterdin.
Sigarayı her yakışımda zehir olduğunu bile bile kana kana çekiyorsam içime nefes alsam da ne çare.
Ve biliyor musun sevdam? Ben acıyı sadece düştüğümde vardır sanardım, meğerse gerçek acı, beni bu şehri bıraktığında başladı.
Çok acıyor canım, cam kırıkları gibiyim kanadıkça kanıyorum.
Yandıkça yakıyor beni yokluğun.
Dudaklarım titriyor sevgili, bir deprem yığını gönül coğrafyam, gel ellerimi yeniden tut!
Artık sana yazdığım şiirler ve acılar bile avutmuyor artık.
Hayat seninleyken güzeldi sevdam.
Şimdi dipsiz bir kuyu misali nereye baksam sen nereye koşsam sen takılıyorsun ayaklarıma.
Senle bu yolda yürümek varken yokluğuna emekliyorum sevdam.
Yürekten sevdim seni içime nakış gibi işleye işleye...
Can olup can verircesine sevdim seni.
Bütün gözlere kör.
Tek bir çift göze taptım da sevdim.
Ben seni ölürsek de beraber ölelim diye sevdim.
Olursak da birlikte toprak olalım dedim de sevdim.
Şiir: Hazan yılmaz