Sürgün
Gece yarısı saat bir buçukta
sabahın gelmesini beklemeden
sessizliğin hüküm sürdüğü
gölgelerin nöbet tuttuğu zamanda
ay ve yıldızlar şahitliğinde
git dedin bana ve ben boyun eğdim
taşlı uzun yollara vurdum kendimi
yanıma hayalini alarak
istediğimden değil bana git dediğinden
git...
git dedin
gittim
Yüreğimin acısından ayağıma batan dikenlerden bihaber
ellerimin üstüne düşe düşe kanatsam da umutlarımı
ve katili olmak istesem de yüreğimdeki senin
dağın en tepesinde haykırdım çığlık çığlığa acılarımı
hesaplaşmak istedim hayatla uçurumun kenarında
ve atmaya kıyamadığım anılarımı baş tacı ederek
sürgüne mecburi edilen zavallı kalbime yüklendim
ve dayanması imkansız
senle doluyken yüreğim
git dedin gecenin bir yarısı saat bir buçukta
git...
git dedin
gittim
Hislerimi tek tek paylaştırdım olumsuz sevdalara
mutluluğa hasret gönüllere bir nebze umut olsun diye.
ve kendime kambur ettiğim senli anılar kaldı
elimde ucu yırtılmış bir kaç resim
yüreğimde sakladığım senli bir mazi
taşıması zor olan bu zavallı bedene
her gece gözümden akan senle
sırılsıklam bir şekilde
uyanıyorum saat bir buçukta
bana git dediğin o vakitte
git...
git dedin
gittim
Ve ben hala gidemedim...
06.04.2013