Sürgün
Kara delik süpürmeden içimdeki dünü
Tozunu aldım göğün bir sehpadan farksız
Silkelendi sis bir pus nöbetinin ardından
Dumana sarıldı anılar
Kaybolmak yoktu yazgıda
Hepsi bir yer buldu kendine zaman kaydırağında
Cebimde dün bugün yarın
Kavgaya tutuştular yine
Bir kaçağı andırdı buluttan evler
Kucağına alıp maziyi semaya daldılar
Duygularımı bir bohça yapıp
Bir leyleğin gagasında ülkeler dolaşsam
Elektrik direklerinden alsam leylek ölümlerini
Yüzüme çarpan soğuk suları güneşe atsam
Yunsa içimdeki hararet
Güneşin suya ihtiyacı kadar gerçek
Dünyamı saran küf kokusu
Karaya vuran ölü yosunlar
Ön yargı dolu bir yosunlaşmışlık
Hayat suyumuzu kurutan
Toplarken bile çıkaran
Çarparken bölen
Dumanlı ilişkiler çemberinde
Güneşi çağırdı buluttan evim
Dağılmak gerek dedi dünyam
Güneşi toplamak için
Dağıldım
Bir sürgün aradım toprakta
Hayallerimdi sürdüğüm
Ve kıpkırmızıydı toprak
Say ki bahardı
Toprakta zıplayan üç beş tavşan
Say ki bir rüyaydı bütün savaşlar
Güneşi çekmek için kara bulutlar
Sisten elbisesini topuklarına kadar geçirmiş
Ayağında hüzünden bozma bir halhal
Gökyüzüne zıplamış
Tarlalarda buğday başakları
Güneşe el sallamış
Say ki mevsim sanatmış
Martılar İstanbul'u ağırlamış
Çileden şalını rüzgara fırlatmış dünya
Dünya
Ölüme bir basamak
Bas gitsin...
" Dünya
Ölüme bir basamak
Bas gitsin..."
Bu engin dizeler dünyaya doğru ıssız bir çığlıktır...Bir nevi sığınıştır bitmez karanlıklarda. Gönülden tebrikler Meryem hanım, kutlarım. Saygılarımla İoannis Bozikis