Sus
son derece sessiz ve bir o kadarda ani geldi yalnızlık
bir akrebin tıkırtısında
ve yirmidört kez turlarken kalbimin duvarlarını
oyuklar açıyor düş yamaçlarıma yelkovan
düşüncelerim silik roman sayfaları
ya da birbirine geçmiş yazılar kadar okunaksız
bilirim acımasızlığını senin hayat
bıraktığın yaraların sıcaklığı kadar eski ve samimidir
tanışıklığımız
sen beni defalarca vurup saklanan çocuk
ben seni dağılmış ellerimle umutlarımdan çoğaltan
ey aşk elinde olan en son şey olsa da
...sürme gözlerime bakışlarını
neye yarar artık ağlamak
benim yaşlarım kalbime aksın
ömrüme dokunma yaşanmışlıklarınla
bırak benim akşam karanlığım yıldızsız kalsın
küf kokan özlemlerim havasız
yaralarım sargısız
çiçeklerim kurumuş
saclarım dağınık
dallarım yerlerde kırık
ve vur beni
ah vur beni
en zayıf anımdan
sen bunu defalarca yaptın
şimdi bahsetme lütfen
ve getirme aklıma ümitlerim vurulurken tek tek kanatlarından
bir güvercinin bembeyaz güzelliğinden
gizeminden ay ışığının
akşam sefalarının yüzümü yüzüne çeken gamzelerinden
aynalarım buğulu
bakmak işte bir yabancıya bakar gibi
alnımda mührü olmasa
"sana vurulmuşluğumun" inan hiç tanıyamam kendimi
... ey aşk-ı Hayat sus
ben yalnızlığıma, sen yeni kavgalarına sarıl
kavuşamazken ellerimiz
neyi değiştirir artık konuşmak....
Sus.....!