Sus Dedi Kadın Sustum
Yürek dile gelmeden öncesiydi tam...
Ve konuştu suskun Mektubu,
Bir tını gibi,
Anlattı her şeyi,
Dirayetim'in tam merkez çukurundan vurulmuştum sana
Hani yüreğimin en zayıf, kabuğunun en mukavemetsiz yerinden
Mariana çukuru kadar derininden
Örtüsü kalın vicdanımın göbeğinden
Lakin;
Yıl düşman olmaya görsün kadersizlik ile birleşip
Bir kere yorulmaya yüreğin
Bedenin kuru yaprak gibi,
Henüz 27 sinde bir vücudun 80'lik kalbi edasında çarpınca düşersin
Yahut sol yanında elin,
Abdal olup göçersin
Kızgınım sana,
Yahut sol yanına
Yahut hecesini dahi bilmediğim aşkına
Hani kafiyesi de, redifi de ben olduğum şiirlerimin
Tek rol kahramanına
Dudaklarımda tadını alamadığım
Kollarımın arasında saramadığım
Birde bilmem nesini anlamadığım bu duygunun
Sol yanımda yarattığı süper novalara
Midemdeki kramplardan
Ellerimdeki titreme yüzünden içemediğim çayıma kadar
Tüm bunlara sebep olan bir tek sana
Kızgınım....
"Sus...
Duymamış olayım..." dedi kadın...
Bir çığlık ki;
Sussan dahi ta uzaktaki köylerden, yerleşimlerden,
Şehirlerin birbirlerine isyan gürültülerinden daha aziz,
Kış gecelerini ıslak nöbetleri arasında saran ışığın sesinden
Benliğini kaybetmiş bir bedenin ruh sesinden daha ulu bir ses,
Nasıl duymazsın?
Dil sussa bile tınısı yıkarken arş-ı ala'yı
Kul kulağından girmese dahi
Titrettiği yüreğinden de mi anlamazsın?
"Sus" dedi kadın...
Sustum.
Sıtma nöbetleri geçiren yüreğimi savurup,
Kramp tutmuş mideme taş bastım,
Sağ elim titrerken demli bir çay alıp gözlerine baktım,
Sustum...