Susadım Bir Yudum Gülüşüne
Eli kulağında Eylül’ün
Sandıktan çıkıp
Yaprakları döken bir ıslık çalacak yine
Her gün doğup
Üç günde bir biri batıyor
Tepeden tırnağa terletiyor beni
Safran sarısı bıktığım hasret
Gecenin kalın dallarını sallıyor
Acımın gök gürültüsü
Kayıyor sapı kurumuş yıldızlar
Tebessümünün yakamozlu dalgası çarpıyor
Yalnızlığımın sahiline
Tuzlu anıların bulaşmıyor yalın ayaklarıma
Bulutlu hayalinin altında şemsiyesiz adımlıyor
Islanmıyorum
Kıraç rüyanın derin kuyusuna çıkrık kurup
Suyu çekerken uyanıyorum
Susadım
Çok susadım
Bir yudum gülüşüne
Yıllarımın dili damağına yapıştı
Aylarımın dudakları çatladı
Günlerim halsiz ve bitkin
Kulağım şırıltı sesinde ama
Seline kucak açtım
Gelemezsen
Ne olur, öğlen olmadan
Zarfa koy bir tutam yağmur sal
Rutubetlenip yeşersin de
İsterse güveler düşsün
Sandıkta ki naftalinsiz baharıma