Suskunluğun Dizeleri
Bulutlar tepemde dans ettiğinde
Kalbimin dikenlerini rüzgâra emanet ederdim
Her ne vakit gelse güneşin ışıkları doksan derece açıyla
Bir sancıyla sızlardı yüreğim
Acıyla
Çünkü bilirdim ki tir tir titrerken içim
Güneş hep tepedeydi
Ve ben yanarken karanlıklar içinde
Keyifle izlerdi
Tanrı elini üzerimden çektiği an
Gözlerimin kapandığını hissettim
Güvercinleri beyaza boyadım ve meleklere verdim
Anlaşılan o ki zeytin ağaçları barış getirmemiş bu yıl
Ruhumun odaları darmadağın
Öyle bir savaştan çıkmışım ki
Kırığım, döküğüm, yıkığım
Aynı cümleleri üç kere kurdum ve üfledim kağıt parçasına
Yaprakları kurutup saçlarımın üzerine döktüm
Elimde kırmızı mürekkepten başka bir şey yoktu
Yüreğimi kırmızıya boyadım sandılar
Kanamadım sandılar
İçimdeydi göz yaşlarım
Anlamadılar
Uyumam için yıldızların gözlerini kapaması gerekliydi
O kadar küçüktüm ki bir zamanlar
Koca adam olmaktan çok korkardım
Koca bir yalan oldu hayatım
Adamlardan haber yok
Adımlarım toprakta kara lekeli
Dışım yirmi gösterir, yüreğim elli
Gitti desinler deli
Kalbinin en derin köşesinde bir salıncakla
Gökyüzüne uçtu
Bildiğim en güzel tekerlemeleri uçarken söyleyeceğim
Şiir sandığım dizelerin her birine
Gözyaşı düşeceğim
Işıkları kapatsın duvarlar
Yaşamak için çırpınanlar
Işıkta bile karanlıktalar...