Susuntu
I.
Bu yaşamak dediğin
suskunluğundaki ses
Yaşın kadar gülmediysen
susmak boşa nefes
En onurlu intihar sessizlik
‘‘bunca ölümdür onca hiçlik’’
Yaşamak ömrün darağacında
incecik iplik
II.
Yarasından şafak sızarken
gecenin
susarsın kusarcasına
isyanlarının yasını
Darbe çöker içinin huzuruna
Kılıçtan geçirirsin
anılarının hasını
Günün birinde
hayattan saklayabildiğin
kadarınla kalırsın
kendine
Susabildiğin kadar
dinleyebilirsin
geçmişinin lirini
Bir kaçamaktır susuşun
Siper almaktır
insan bombardımanında
Yazılır kanadına
göçer kuşun
türküsü
sazın mızrabında
kördüğüm olur
III.
Susuyorum
Dümeni uçuruma kırar gibi
hayatımın ardında ne kaldıysa
gider ayak hepsini yıkar gibi
susuyorum
Ciğerlerimden söküp atamasam da
borçlandığım her bir nefesi
gecenin enkazına yayılırken ezan sesi
alnımı secdeye koyar gibi
susuyorum
susmak şükretmektir
Siyah beyaz bir fotoğrafta
utangaç gözlerin kaçamağıyım ben
Üçüncü çekmecede küflenen albümün
yapışık sayfalarına saklanırcasına
susuyorum
Sustun mu böyle susacaksın
Zinciri kopuk bir salıncakta
Yankılanıyor
Çocukluğumun sesleri
Duyuyorum
Duymak da bir çeşit susmaktır
Duyduklarının hiç birine susmayacaksın
Sustun mu böyle susacaksın
IV.
Susmuştum
Kendi suskunluğumun
yankısını duymasam da
doymuştum konuşmaya
Kendi boşluğumda
yeniden oluşmaya
alıştım
suskunluğumda
Çölden içre
kavruk kumlar
yakıyor cansuyumu
Kendi ağırlığımca
toz zerresiyim
çölü çöl yapan
susuzluğumda