Susuştuklarımız
/Kördüğüm bir hayal doğuyor içerime apansız.
Yürüyorum zihnimin koridorlarında ilmek ilmek./
-O-
Ne savrulmak mümkün bu rüzgarda,
Ne uzun uzun dalmak bir göl kıyısında akşamüzeri
Ne susmak mümkün bu yalnızlıkla,
Ne söylemek büsbütün herşeyi...
-BEN-
Bir kaç hayata değiyor düşüyorum yere.
Doğrulup yürüyorum ve acıyor ayak uçlarım...
Bir yerde durup duruyorum öylece,
Ve sonra içinden geçip gidiyorum fotoğrafların.
-O-
Çocukluğumun kurşuni eşiğine bırakıyor beni bakışların.
Titriyor dilimin ucundaki horoz şekerim.
Soğuk bir betonun üzerinde iç çekiyorum.
Akmak istemiyor hislerim.
-BEN-
Oysa tutuşmak El'lere ait bir his olarak kazınmıştı hayalime.
Ne bilirdim ki Göz'ler de tutuşurmuş...
Gönül'ler de...
Ve çoğu zaman Ömür'ler de tutuşurmuş bu hengamede...
-O-
Kırmızı bir çift ayakkabının bağcıklarına takıldım farzet.
Ne çıkar seninle şuracıkta tutuşmasak?
Buluşmasak uzun uzun ve bir akşamüzeri olmasa bu.
Karşılıksız sevmiştin oysa...
Karşılıklı susuşmak varmış asırlarca.
-BEN-
Beni sana soracaklar yarın.
Saçlarımdan mı bahis açacaksın yoksa gülüşümden mi acemice?
Ya bakışlarımdı seni ağlatan ya da acı kırılganlığım?
Beni sana soranlara ne diyecek dilinin altındaki sakladıkların?
-O-
"Gönlü hüzün doluydu.
Cebi yokluk...
Geride kalanlarına ağlamaktan başka bir şey bırakamadı."
-BEN-
Sus..
Pus...