Suyun Üzerine Yazılmış Şiir
Dedeler bir, nineler bir,herkes aynı soydan, kardeş
Sağdakinin, soldakinin yürüdüğü yollar aynı.
Yediğimiz aynı buğday, ütümüzde aynı güneş,
Aynı yağmur. aynı toprak; aynı kökten dallar aynı...
Bu topraktan can almışız, vatandaşız biz hepimiz,
Bu bayrağın altındayken, hepimiz Türk Milletiyiz
Cahil, âlim, köylü,kentli, hepsi bizden, hepsi 'biz'iz.
Boz kırdaki gelincikle, gülistanda güller aynı...
Bir milletin özgürlüğü, o bayrağın direğinde
Sahip çıkmak için birlik olmak şarttır gereğinde.
Kırgınlıklar olsa bile, hepimizin yüreğinde
Farklı yenler içindeki o kırılmış kollar aynı...
Başını dik tutmak varken, neden eğik durur boyun?
Bu topraklar sana helâl, mirasıdır ceddin, soyun.
Halaylardan zeybeğe dek her yörede başka oyun
Türkü başka, şarkı başka; sazlardaki teller aynı...
Deniz nasıl zenginleşir, her nehirden gelen suyla,
Tüm çiçekler, bir bahçede, farklı rengi, kokusuyla
Birlik olmak şarttır şimdi, sağcısıyla, solcusuyla,
Ölüsüne, dirisine dua eden diller aynı...
İster işçi, çiftçi olsun, ister memur, esnaf, yazar,
Bölücülük, aralara önce sinsi sinsi sızar.
Hepsi ekmek peşindeyken, bu ahengi nasıl bozar,
Somun sıkan, düven döğen, kalem tutan eller aynı..
Tek bir Millet, tek bir bayrak...Bu ne kutsal bir hediye...
İkiliği biz yarattık, dinci- lâik diye diye.
Tevhit varsa, 'Bunlar bizden, bu öteki' demek niye?
Dört kitapta Yaratan bir, bir tek Allah, kullar aynı...
Dön, bak; tüten anız değil, bir yangının dumanıdır,
Uyan, şimdi birlik olmak, güçlü olmak zamanıdır.
Yakın tarih, seni yutan oyunların romanıdır,
Figüranlar yine bizden, reji aynı, roller aynı.
Henüz her şey bitmese de, kum saati tam yarıda,
Bölücü el, çok hünerli, tam not almış başarıda
Medeniyet (!) utanmıyor, içeride dışarıda
Âfet olmuş, kan renginde coşup akan seller aynı...
Sen- ben derken, başkaları kapımıza dayanacak,
Yangın sarmış, ev sahibi acep ne gün uyanacak
Söndürmezsek, Cami, Kışla, Okul, Meclis hep yanacak
Ateşlerin közü farklı, fakat sonda küller aynı....
Şiirin hikâyesi;
Osmanlı'nın son günleri; tahta kurdu olmuş Batı,
Kurt yeniği, Kav'a dönmüş o konağın en üst katı.
İhanet bol, isyan gani, delik deşik olmuş çatı,
Yazık, hiç ders alınmamış, yüz yıl sonra haller aynı...Ü.B
buda benim suda ki şiirim sevgili hocam;
Tuncaya Yazılan Şiir
tutuşsun ay Tunca'da suya düşsün çıplak ayakları o güzelin eteğinin kırmızı güllerinde kıvılcımlansın baharın sevdaya gönül veren ateşi
gel çingenem gecenin mürdüm ağzına açılmadan sabahına dolsun sinen
çözülmeden bağı pembe kuşağı ve uçuşmadan sumrular nehrin teninde açan mor irislerin döşeğine hercailerin yüzü çizilmeden günahı kızılların saçlarını tan yelinin haylaz yeşiline sal da gel
oyalansın yaşmağı bahar yelesinin portakal çiçeği açsın gömleğinin kopan düğmelerinde kokusu teninin seher yelinin dudaklarından süzülsün sıcağına soyunsun yakamozların mavi delikanlısı denizin rüzgar üfleyen beyaz dantelli koylarına kopsun göbeğinin bağı
ah karam ahududum gün ağartısına dolan şarabım gecenin kumsallarında bronzlaşmış ayım gülüşleri gamzelerine kaçan böğürtlenim dudaklarında karamelleşen elma şekerine akan kaçamağım
ilk cemresi Gebe kalırken mayıs altısına Nevruz'un yansın sularda mürekkebimin kanı
Tunca'ya yazdım seni sevdiğim Gençliğine damlayan ilk damlada Seni bir daha daha k/ollarıma bıraksın diye...
Başka nasıl tarif edilebilirdi ki güzel ülkem. Kutluyorum değerli şairim yürekten 👍👍👍👍
kıymetli üstat canı gönülden kutluyorum mükemmel sözleriniz için sizi ayakta alkışlıyorum takdir teşekkür ediyorum saygılarımla