Tanrı'nın Kuzusu
2009 tarihli.
Kötülük kokan nefesler kulağına bir damla yakınlaştığında,
Hırsın ve arzunun müritleri demeç alıp da ustalarından ruhunun fikrini,
sana sinmeye yeltendiklerinde,
Beni gökyüzüne asılı tutan bu iki değneğim, kollarım,
Çarmıh'a gerilmiş kutsal İsa'nın kollarına öykünüyor.
Kötülük,
karabasan gibi indiğinde rüyamın üzerine,
İsa, ölüm fermanımı yazıyor.
Tanımadığım yüzlerce adam,
Tanrı'mın düşmanı, senin düşmanların,
Hakaret ve tükürükler arasında kollarıma hançer saplıyor.
Kollarım, o en sevdiğim dünya yasasına, yer çekimine karşı koyamayıp,
senin için henüz açılmamış çukurlara çarpıyor.
İşte,sensizlik ve sensiz sonrası ölümler bu şekilde cereyân ediyor.
Nefesim...
Aşk'ın,
Ruh'un,
Şeytan'ın vaftizi...
Sevgime ellerini uzatan sözcüklerini kana kana içtim...
Önce dudaklarım aklandı aşkının beslenişiyle,
sonra Tanrı'nın rahmeti sığındı bedenimin en gizine.
Annemin can verdiği bu ruh tükenirken,
nefesinle dirildim bu taze ve tatlı hayatın tecrübelerine.
Aşkımızın postalları bedduaların çamurlarına batsa da,
paçalarımıza tutunsa da sahtekârlığın,
vicdan sorgularının, başka yarenlerin,
Ve ecelsiz bir ayrılığın elleri...
Dudaklarına bıraktığım tat doyabilmenin arzusu ile yürüyecek
sırtını bükmeden o en güzel diyarımıza.
- Vuslat üzerinden giysisini atıp gösterdiğinde çıplak gövdesini, cennet koyacağım o diyarın adını...
Ve sen dümenine asıldığında aşkımıza giden geminin,
fırtınalı olsa da rüzgârın sesi,
Ahdini bilen dingin deniz kabarsa da bir anda,
Parçalamak istese de denizin eteğinde uyuyan görünmez yaratıklar-
En karanlıklar içinde,
varmaya çalıştığın o küçük ada olacağım.
O küçük ada ki küçüklüğü yüzünden üşüyecek,
beyaz soğukluğun altında inleyecek,
Sıcaktan, dünyayı cehennem sanacak...
Yine de küçüklüğü yüzünden
bir başkası tarafından bilinmeyecek,
bir başkasının durağı asla olamayacak
Ayak basana dek sen,
topraklarıma.
-Gökyüzünde ölüm duruşuna geçeceğiz birlikte!
Varlıklar, olgular, kavramlar, kuramlar bağışlasın beni!
Benzetemiyorum bir saç telini bile onlara,
çaba sarf ediyorlar sen olmaya.
Şimdi,
kirpiklerimin ardına sakladığım,
gözbebeklerimin içindeki sen silueti,
Tanrı'yı bile reddedip,
Herşeyin ama her şeyin,
her güzel şeyin, her yüce şeyin,
Çocukken tapındıklarımın,
yalnızca, senin ilizyonundan başka bir şey olmadığını fark etmemi sağlıyor!
Güzelliğin ismi, cismi varsa da
elleriyle yüzünü kapatarak boğuluyor
çirkinliğin hissiyatında, gerçek güzelliği
gördükten sonra;
seni gördükten sonra...
Tek bir damla göz yaşın
evrendeki tüm ıstırapların gerçekliğini bir tokat gibi yapıştırıyor
sensizliğimle
- Sensizliğe sensizliğim diyebilmek!
insanın sensiz kalası geliyor.
Günbatımlarını ne çok severim
bilirsin...
ve günbatımlarını toplayıp,
ufak bir kutu içersinde saklamayı ne kadar istediğimi...
Şimdiyse...
Bir kez olsun, tebessümünün eşliğinde yanaklarında doğan kızıllık...
Ah işte o kızıllık!
Artık istemiyorum günbatımlarını.
Yüzün gökyüzüm,
kızıllığın günlerimin huzurlu batışı...
tebrikler...