Taş Meclisi

Söylesene anne,
gün doğar mı üzerimize bugün?
Yoksa ağır bir yorgan gibi üzerimize üşüşen gece
önce beni, sonra seni
sonra ellerimize yakılmış kınaları
kargaların önüne serer de
ölmeye yakışmış ruhlarımızı ışıktan saklar mı?

Sabah ezanında korkup da adını sayıkladığımda
son nefesin ardından sulanır mı toprak?
Bilirsin beni,
hayallenmelerin kapılarına vurulmuş kilitler gibi
şıngırdar durur soyut betimlemelerim.
Saçlarımı sağa değil de sola yatırsam
belki tanırsın beni.
Sırtımdaki gül lekesinden bilirdin oysa beni.
Neyse,
sanırım zor bir gün batımı geçiriyorsun yine.

Sokakların tavanlarına astığım kuşlara baksana,
bir o kadar özgürüm ben de.
Sığ bir gölün buhranlı halkalarında
kucağından düşmüş bir özürüm.
Söylesene anne,
damağımda tempo tutturken ben sahtekar yanınla
yavru bir yıldız kayar mı ayak ucumuza?

Taze gazete kokusuna gömmüşken yüzümü
harflerin bana, siz insanları anlattığını söylemiş miydim?
Aslınızı bilseydim asmazdım a'ların şapkalarını
Özünüzü bilseydim yutmazdım yazım hatalarını.
Gelsene iç'ime,
Bak, yıllardır biriktiriyorum
yüreğimde gezindiğiniz koordinatları.
Kendini bul diye çizdiğim haritalar
kendimi kaybettiğim labirentlerden farklı değil.
Söylesene,
dilek ağaçları ne zaman dile gelecek?

Tanıştırayım, bu benim yaralı yanım.
Hiç görmediniz muhtemelen, çekingendir kendisi.
Hiç işitmediniz sesini, sağır olmak insana mahsus.
Sustuğum günlere karşılık aldığım tebessümlerim var
konuştuğumda dilimde anlamsız kelimeler.
Fısıldar çoğu zaman gök kubbeden Doğu Rüzgârı:
Kadın olamadık annelerimizin göz yaşlarını silemediğimizden.
Kız çocuklarının saçlarında görebilelim diye onları,
oyuncak bebeklerimizi koynumuza alıp yattık.

Söylesene anne,
beni hangi rüzgâr kaçırdı?
En çok hangi rüzgâr kaçıktı?
Kilisenin çanı kaç kere çınlamıştı?
Kaç çocuk ölmüştü ben doğduğumda?
Sonbaharı ruh farkıyla kaçırmışım da,
hiç kızıl bir yaprak düşmüş müydü yatağıma?
Kaç okyanus yarılmıştı orta yerinden
ve ne zaman sırt dönmüştü bana gün doğumu?
Alnıma ektiğin tohumların yükseldiği yerde
devlerin evine giriş izni var mıydı?

Gün doğuyor bir yerlerde.
Üzerimize düşen gölgelerin kırmızı dudakları
ellerindeki kadehlerde kırmızı şarapları var.
Bak, bu benim yüzüm, benim tenim.
Sen en iyisi susmaya devam et anne,
sessizliğin dininde kıvrılır uyurum ben.

04 Mayıs 2014 56 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar (3)
  • 11 yıl önce

    Ahmet Bey çok teşekkürler. İyi ki varsınız.

    Mustafa Bey, çokça teşekkür ederim.

    Okuyandandır şiirin güzelliği. Vaktinizde yer verdiğiniz için her biriniz sağ olun.

  • 11 yıl önce

    Söylesene anne, beni hangi rüzgâr kaçırdı? En çok hangi rüzgâr kaçıktı?

    Muhteşem ötesi bir şiirle başladım güne. Kutlarım değerli sahibesini. Başarılar şairem. selamlar😙👍👍

  • 11 yıl önce

    Ne denilebilir bu dizeler için hayatın bir dolu yaşanmışlığı ve kendine has mısralar şiiri bir adım öne çıkarıyor gönülden tebrikler Hilal hanım...👍🤐👍