Turna Çığlığı
Şu yaylaya göçün eyleyelim turnam
Kışlar başıma
Sarhoşluğum suçun eyleyelim turnam
Avcılar peşime
Bağ beni bağla beni
Irmak ol ağla beni
Ez yürekte şarap eyle
Gül güldür
Söyle beni
Şaşıyorum dünya haline
Fırsat geçtimi eline
Vuruyorlar insanın beline
Diline pranga
Gözüne mil
Kulaklarına beton
Beyinlerine mıh
Aklım ermiyor
Hepimiz kardeşsek
Sırtımda sırıtarak dolanışın nedir?
Başıma kar ağıyor
Geceye ar
Rüzgar zarı katmış hallacına
Geceyi ayaza k/atıyor
Şiir midir küfür müdür dudaklarımda
Sıkışmış cümle kelime
Diyemiyor
Düşü düşünüşü dilinde üryan
Tabut diye bedenini taşıyan
Varı yoğu can, ayan beyan
İçimden içime çekip giden yolcu
Hayal midir gerçek midir
Bilemiyorum
Kozmolojik ışıkları düşmüş gözlerimde
Engin sonsuz evreni devşirdim de
Sayılmaz düş içinden seçtiğim dizelerde
Seni anlama düşüremiyorum...
Anlatılmıyor resmi hayatın
Beynimin duvarlarında çerçeve çerçeve feryadın
Çakıldıkça çakılıyor
Sökemiyorum
Doğuma sancı rahimin usancı
Yar/atılır yeniden
D/ipsiz k/uyu gözlerinde evren
Yırtılır bin yerinden
Paramparça darmadağın insana dair ne varsa
İçimde paçavra
Dikemiyorum
Alnımın teri demiri eritir
Sabrım zamanı çürütür
Şahlandıkça öfkem
Namussuzu titretir
Kimi söz kimi saz kimi öz
Nicesi iz olup geçerken yüreğimden
Şu insan cehenneminden
Geçemiyorum...
Bir seher vakti
İnsanların insansızlığından
Yorgun bitkin uyanıp
Tanrılardan habersiz
Geçtim sırattan
Kopartıp yüreğimi dayandım kapına
Öldü ölümsüz tabular
Sayısız sevda koptu kainattan
Düştü kucağıma
Yıldızları söktüm galaksilerin bağrından
Kara gözlerine kurban eylemeye
Çıldırdı son deminde
Aşkın ile bir nova
Saldırdı kükredi çat/patlar yetmedi
Çöktü kendi cesedine...
/Ne Ahmet Arif'in hasretinden eskittiği pranga
Ne Ozan Emekçiyi eskiten prangalı hasret
Ben hep sana prangalı hep sen bende hasret
Ne prangayı ne hasreti ne seni eskitemedim.../
Darlandı bir çınar
Sallandı dalından salıncaklar
Şafak oyunlarında
Sallandı darda çocuklar
Daralıyorum beynimde sayısız düşünce
Dara alıyorum hayatın brütü ne tutar
Dar alıyorum boynuma kıldan ip/ince
Darlıyorum nice çocuk gülüşü önce
Dalıyorum keşmekeş uğultuların ortasına
Kayıpları sayıp
Gidiyorum
Kendim kayıp
Hiç bir yere gitmez bu yoldan
Herkese
Sövüp sayıp
Zindan esaret
Talan ceset
Yalan kasvet
Yetmiyor cesaret
Düşüyorum yollara
Yollar düş bana
Yollar kor
Yollar dar bana
Canı canana yakın eyleyelim turnam
Yandım aşkına
Acıyı mazluma sakın eyleyelim turnam
Döndüm ışkına
Vay beni vayla beni
Irmak ol varla beni
Çal nacağı kır dalım
Ateş kav
Harla beni...
Yüreğimiz sayısız iz
Kavga sevda gerekli gereksiz
Yük ettiğimiz
Silik, adsız nice yüz
Taşıyoruz
Yetmezmiş gibi kendimiz
Suç yasa içi örgütlenip
Düşmüş masumluğumuzun ensesine
Çalana yalana allahına kitabına
Sığınıp kefen biçilir
Zulme geçitlenir
Dünün ciğeri beş para etmezleri
Adama sayılıp
Katlimize fermanlanır
Tüccarların dudağında geleceğimiz
Sürünmüş,sürülmüşüz
Fark etmez artık
İnsanmışız, değilmişiz
Fark etmez artık
Fark
Etmez
Artık
Nicedir göçmez bu şehirde kuşlar
Elim nasır bağlamaz oldu
Hayli zaman
Dilim türkü
Bu kentte nem kaldı
Gülüşü yalan sevişi yalan
Nefesi nefesime düşman
Şu kahpenin şuh gülüşüne
Şu pezevengin puşt dölüne
Daha çok pay düşsün diye
Prangalar vurulur
Yoksulluğun diline
Vursam mı kendimi dağlara
Vursam mı kederimi yaşlara
Vursam mı göçlerimi kuşlara
Vursam mı?
Vursam
Vursam
Vursam
Vursam haykırsam
Yer gök d/inlese
Yer sağır
Gök kör
Bu kentte insanlar h/iç kim/ses/iz
İçsem sek bebe yaşlarını
Sarılsam körpecik tenlere
Kefen ağıt
Gömülsem yokluğa
Yetmez
Yankıları beynimde
Çağırırlar
Gel
Gel ey insanım diyen
Yiğit isen
Uzayıp gidene
Her yangına düşte gel
Ciğerini satır satır
Sevdan ile deşde gel...
Turna çığlığıdır boğazımızda düğümlenen
Pare pare insandır çerez sayılıp ölen
Mum mu sandın ey canım
İnsanlıktır kor alevden küle dönen
Şu kentten sökün eyleyelim turnam
Dağlar başına
Son sevdayı yükün eyleyelim turnam
Hallar başıma
Dağ beni dağla beni
Irmak ol çağla beni
Namerttir ah diyen
Vur öldür
Ağla beni...
"Darlandı bir çınar Sallandı dalından salıncaklar Şafak oyunlarında Sallandı darda çocuklar"
nedim bu çok güzel bir biçim,
kutlarım
sevgiyle kal...
Şu kentten sökün eyleyelim turnam Dağlar başına Son sevdayı yükün eyleyelim turnam Hallar başıma Dağ beni dağla beni Irmak ol çağla beni Namerttir ah diyen Vur öldür Ağla beni... Sevgili şair şiirini türküler eşliğinde yazmış.Üzerinde sürekli düşündüğüm konu.Türkülerimiz bizim isyanlarımız,ağıtlarımız,sevgiliye yaktığımız manilerimiz.Bunu şiirin dısında tutmak bence çok yanlış.Şiirlerimizde bırtakım şeyleri eksik bırakıyor.Şiirlerimizi adeta okuyucudan kpparıyor.Daha açıkçası şiirleri halktan koparıyor.Bu yanlışı acilen düzeltmemiz lazım.Umarım sevgili şairin arkasından başkaları gelir.Bu konuda yeni bir yol açmanın zamanı geldi.Bu açıdan şiir mükemmel oldu diyebilirim.Elleriniz dert görmesin.Sevgiler değerli şair😙😙😙😙😙😙😙
... Vursam mı kendimi dağlara Vursam mı kederimi yaşlara ''Vursam mı göçlerimi kuşlara Vursam mı? Vursam Vursam Vursam Vursam haykırsam Yer gök d/inlese Yer sağır Gök kör''
Çok çarpıcı , etkileyici
''Darlandı bir çınar Sallandı dalından salıncaklar Şafak oyunlarında Sallandı darda çocuklar''
Eser uzun olmasına rağmen bir çırpıda okunası sanat çığlığı desem yeridir kusursuz , mükemmel
Şiir nasıl yazılır sorusuna ışık satırlar
var olunuz
Günümün şiiridir 👍
gecenin bu saatinde böyle uzun ve doyumsuz
bir şiirdi okuduğum kutlarım üstat👍👍👍👍