Tütsü
çek elini buğumdan, haydi!
kıskanır dilini cemre, dağımdan
yıkasın sinemi göl, ağumdan
gül, unutsun alını!
çık işin içinden, haydi!
hangi dağ, ayrı düşer isinden
göle sorsan, buzul eşinden
kül, uyutsun elini!
çök ıssıza yalandan, haydi!
leylâ görmez, elâ gözden uz'unu
kör tâlih güler mecnûn'a adından
zûl, soğutsun ölümü!
04.06/19.11.2013
çok teşekkürler Aslı Hanım,
sayfamdaki varlığınız güç/onur vericiydi.
özlü yazmanın ilk hedefimiz olduğu âşikar, haklısınız.
daha iyisi için yolumuzu berraklaştırdınız bile.
nicelerine, selamla.
Sayın Tiryakioğlu , kaleminiz var olsun.
Gün olur da eğer az ve öz anlatımlarla yazabilirsem ki özellikle zihnime yazdım yazım biçimini ve şu mısraları
'' çık işin içinden, haydi! hangi dağ, ayrı düşer isinden göle sorsan, buzul eşinden kül, uyutsun elini! ''
Hiç bir kuluna dert verip, derman aratmasın Allah.
Selam , saygı ile.
neler düşündüm bu şiir için:
Bir yandan neresi yanarsa yansın, çıkan isin çizdiği imgelem; öte yandan da biraz gurbete düşünce soğuyan yüreklere benzer düşler; hele bulutlara dokunayım derken, dorukların buzulunda yoğuşan dillerin aradaki yarı geçirgen zardaki izdüşümleri.
İşte o zar; sanki yüreği, yaşamın herhangi bir kesitinde yangın geçirmişlerin kendilerini izdüşürdüğü bir cam; sözünün özütünü dinlettiği bir çeşme; sesinin algılandığı bir arayüz olmakla yüklenmiş duygu dünyasındaki varlığını..
Buzlu camın ardındayız bir zaman, o bu tarafında şenken; asla aynı tarafta olamayız, sanki tek iletişim veya zamanda kesişme yolumuz o camdır.
Değerli şair dostlar, katkılarınız için çok teşekkürler..
/ ölümü soğuturcasına...
güzeldi, tebrikler 👍