Tütsülü Yalnızlığım
düşerken hüznüm
Eylül gibi sararmış resimlere
garip bir irkilme
düşlerimin ürkek gölgesinde
ne varsa yok ettim eskiye dair
hepsi eskiciye verilecek anıların içerisinde
susuyorum hapsolduğum vaktin gizeminde
{artık öyle eskisi gibi ağıt sesleri de çarpmıyor
baharın papatyalar açan lisanına}
Özgürlüğümün usunda koşarken
yalın ayak kelebeklerin yorgun kanatları
son Nisan sayfasını da araladım ömrümün
düşerken hüznüm,
bir kaç metrekarelik yalnızlığa
farkına varamadığım
ömrümün sonbaharına açılan gizemli son
aynalara sürgün
düş buğularımın vebali
açıkçası;
yenildim bir daha denememek üzere
arıyorum şimdi
göz uçu şafağımdam Ilık ılık bakan
bir tutam gece mavisi düşlerimi
sana benzeştirdiğim,
gülüşünle özdeşleştirdiğim
yarı ölümlü rüyalara uyanmak
berduş kaderin cilvesi
avuntum;
mısralar arası geçirgenlikleri,
zifiri karanlıklara boyamak
yine bir şiirin dizelerinde,
uykuya dalmak
omzumdaki hayalinin ağırlığına sarılıp
belli belirsiz ne hüzünler örmüşüm
sensizliğin dirilttiği sabahlara
kapıyorum şimdi gözlerimin gıcırdayan kapaklarını
bilmiyorum
hangi sahipsiz çığlıktan sekti susuşlarım
neyse;
tütsülü yalnızlığıma hasretleri sığdırmakta güzel
Fakat sen hep gül emi!
Ne kadar uzun zaman olmuş Utku Aksu'dan şöyle güzel bir şiir okumayalı. Yeniden merhaba... 🍀
Utku bey nasıl güzel bir geliş bu hoş geldiniz :)