Tuz Pembe Şiir
Çocuktuk,
Büyümek hiç yakışmıyordu bize...
Anneler ilkbaharla yıkarken ellerini,
Dayağı üfleyerek yerken
Korkmamayı öğrendik biz
Ya da korkmuyor gibi yapınca
Aradaki farkı kimsenin fark etmediğini...
Hayat çamur attıkça üstümüze
Yangınlarla çitiledik yüreğimizi
Kolu bacağı koparılmış oyuncaklar gibi
Oradan oraya savrulurken
Biz ne şehirlere yangınlar taşıdık
Biz ne şehirlerde kül olduk, söndük
Farkına bile varamadan büyümüştük
Hep bir kişi oluyordu aklımızda
Efkar çökünce bilhassa hatırlanan
Biz en çok onu kaybettik işte
Biz en çok orada kaybettik
Ardımızda yanmış şehirler
Ardımızda enkaz şiirler vardı
Ve depremde yıkılan binaların aksine
Şiir enkazlarından önce ölüler çıkarılıyordu
Hiç bitmiyordu bu yangın, hiç de bitmeyecekti belliydi
Çünkü yeni yeni büyüyenler gördük o vakit
Ateşin adını öğrenenler gördük
Kimileri yangına (aşka) koşuyordu
'Durun!' dedim elimi kaldırıp 'ilerisi tehlikeli'
Ama yangının adını bilmek,
Yanmayı bilmeye yetmiyordu...
Biz ne yananlar gördük birçoğu kül oldu
Biz ne uçurumlar, biz ne yokluklar gördük
Ve biz en çok da birbirimize yoksunduk
Tutukluk yapan bir silah gibi susuyorduk bazen
Konuştuğumuzda nefesimiz ayrılık kokuyordu...
Sordum;
Ne çok okuyanlar biliyordu mutluluğun sırrını
Ne çok gezenler
Yaşayınca bile anlaşılır olmuyordu hayat
Bazı sorular hep cevapsız kalıyordu:
Biz en çok hangi şehirde yanmış,
Biz en çok hangi şehirde sönmüştük?
Hangisinde düşmüştük en çok?
Dizlerimiz hangisinde, yüreğimiz hangisinde kanamıştı?
Biz en çok hangi şehirde gömmüştük çocukluğumuzu?
Hangi şehirde yaramıza saracak şiir bile yoktu?
Yorulmuştuk yürümekle
Yürümek sorun değildi ama
Yol hiç bitmek bilmiyordu
Yalnızlığımızla cehennemi y/aratmaktan
Hiç birimizin yüzü gülmüyordu
Ge(n)ç kaldığımız hayatların ortasında
Hatırladığı tek şey ayrılık
Unuttuğu herşey aşk olan bir şehirde
Çocukluğumuzu özledik ansızın
Sırılsıklam özledik hem de
Ve şimdi hepimiz anlıyoruz ki;
Galiba,
Çocukluk etmişiz büyümekle...
Not: Her yetişkin katildir. Büyümek, bir çocuk öldürmektir aslında... hk.
Bazen biz kendimiz, bilinçli olarak kaybetmeyi seçeriz. Bu noktada pişmalıklar "timsah gözyaşları" gibidir.