Üç Yaşımdan Otuz Üç Yaşıma / Üçün Laneti

Üç Yaşımdan Otuz Üç Yaşıma / Üçün Laneti
Daha üç yaşındaydım ben 

Bilincimi yeni kazanmaya başlamışken 

Ne konuşabiliyormuşum 

Ne de ayaklarımın üzerine basıp yürüyebiliyormuşum 

Her iki durumdan da yoksun 

Her durumdan bihaberdim

Dilim çözülmemiş bebekliğimden 

Dizim güçlenmemiş özümden

Sadece gözlerim görür olmuş dünyayı 

Kulaklarım işitir olmuş yaşananları 

Bir pencerenin köşesinde sokağa bakar halde

Gelen geçen her adama ba-ba-ba der halde bulmuşum kendimi


Meğer kanatlarımdan birini 

Daha üç yaşımdayken yitirdiğimi düşünmeden

Bilememişim kanatlarımdan birini yitirişimden ötürü kalkamadığımı

Anlayamamışım dilimde pranga olan ilk sözcüğün 

Bedenimde yoğun barınan yorgun esaretini


Meğerse o an ilk terk edilişimi yaşamışım ben

İlk vedayı daha üç yaşımda hissetmiş bedenim

Ve ilk isyanını daha o yaşlarda göstermiş dünyaya ruhum

Suskunluğa çekilircesine sessiz, zorluklara karşı yorgun 

İlk ayrılığımın ardından 

Ölümden bir sızı önde olan 

Terk edilişi duydum zamanla sokağın lambalarında

Ölüm değilmiş ayıran mesafelermiş araya giren 


Ben daha üç yaşımdayken savunmasız olmuş bedenim 

Dünyanın gösterebileceği yürek kesiklerine susmuş dilim

İşte böyle başlamış benim hayata dair yorgun adımlarım 

Her yeni gelen yaşımda savaşarak edinmiş çocukluğum gülüşlerini

Kimi yerde suskunluğum kekemelere bırakmış yerini

Kimi yerde kesik kesik olan kekeme gülüşlerim 

Kimi yerde ise ayaklarım 

Paytak yürüyüşlere bırakmış adımlarını 

Zaman geçtikçe güç bulmuş 

Kudret toplamış ruhum bedenime

Dilimde ise ilk sözcüğün ağırlığı 

Bırakmış zamanla yerini aşka özleme 

Sevgiye olan hasrete yahut inanca olan umuda 

Ayrılıklar ise her yaşımda yaşanırken 

Daha da ağırlaşarak umut kabukları bağlatmış ciğerlerime

Her nefesimde ise daha da kurumuş kabuklarım


Üç yaşımda başlayan hasretlikler 

On üç yaşımda devam etmiş

Yirmi üçümdeyse yorgunluklarla bedenimi yaşlandırmış 

Yaşlanan bedenim yaşlarını akıtmış yüreğimden süzülerek 

Her yaşımda barınan hasretin esareti yüzümde birer çizgi 

Her barınan çizgi ise bir hüzün hikayesi anlatmış aynalarıma


Günler geçerken haftalar içerisinde 

Haftalar kovalarken mevsimlerin kokusunda olan ayları 

Ben her ay dönümünde kesik ellerle 

Avuç açmışım dualarımda üç yaşımın lanetini kırmak için 

Yenmeye çalıştım makus talihimi

Bir kez olsun gidişler olmasın diye 

Tanrıyı arıyordum ayların getirdiği yeni yılların başında 

Her yılbaşının geri sayımında 

Dileklerimi asıyordum yıldızların çaputlarına

Gökyüzünün renkler cümbüşünde kendime bir renk

Ruhuma bir esinti, bedenime can ateşi,

Yalnızlığıma tümceler arıyordum 


Üç yaşımdan bana kalan tek bir kanadımla 

Süzülmeye çalışıyordu ruhum umuda doğru yolculuğunda 

Yolculuğun sonunda ise vardığım yıllar ise 

Getirmişti beni otuz yaşıma ve yaşımın belirttiği sözde olgunluğa 

Artık daha da güçlendiğimi düşünerek adımlar atar halde

Yıllara doğru yürüdüm kudret basamaklarına bebek adımlarıyla 

Bedenim yaş almış yaşlanmış, ruhum ise 

Terk edilen çocuğun masumiyetinde 

Bakıyordu ikiz pencerenin tül ardında pervaz kenarında 

Üçün lanetinden korkarcasına titrek bakışlarla 

Titreyen ses soluğunda 

Ayrılıkların getirisi olan yitip gidişlerin suskunluğunu 


Üç yaşın otuz üç yaşına doğru akan yaşam nehrinde

Yüzgeçleri kopuk balık gibi okyanusa akan yerinde

Lanetlerin kızılından siyahına, siyahın kör karanlık mavisine

Tek kanadımı yitirdim geldiğim son yaşımda

Bir gecenin saat üçünde olan dakikalarında 

Kırpıldı tüy teleklerim son kalan kanadımda


Teleği kopuk ve eksik bir kuş 

Parazit tutmuş yaralı bir aslan

Dişleri çekilmiş pençelerini kaybetmiş bir kaplan 

Doğaya karşı savunmasız dilsiz kullar gibi

Gelinen son yaşta buldum kendimi

Lanetli yaşın ikilem olan rakamlarında buldum ruhumu 

Bir daha asla olmaz dediğim her ne varsa

Buldum bu yaşımda 

Kimi gününde terk edildim

Kimi gününde ağlayışlara sokuldu gözlerim 

Kimi gününde işitti sevgiye dair 

Tüm umutsuzlukları kulaklarım

Her gün yaşadı ruhum bedenimde aşkın yokluğunu 

Sevgisizliğin merhametsizliğini

Belkide lanetin en ağır vuruş darbelerini

Çöktükçe çöktü bedenim belimden kambur yükünde

Kamburun altında büküldü boynum

Yerlere değdi dizim, kolum, başım...


Gecelerin yokluk esaretinin demirlikleri arkasında 

Tutuklanmış kaybedişlerin sokağında 

Ayağına prangalar vurularak

Suç kabul edilen ise umut etmek, sevmek, sevilmeyi istemek

Verilen ceza ise tesbih tanelerinde üç kez tekrarlanan

Otuz üçün üç tekrarı, doksan dokuz cefası

Her tesbih tanesinde tevbe çekilme zorunluluğu 

Her tevbede ise bir daha asla istemem 

Umut etmem deyişleri 

Umuda, aşka, sevgiye dair yeşertilmeye çalışılan fidanların 

Kökünden tutulup çekilişi,

Dedim ya ben daha üç yaşımdayken savunmasız bırakıldım 

Daha o yaşımdayken hissettim terk edilişleri

Hissetti bedenim lanetin dil tutukluluğunu

Hissetti dizlerim lanetin ağırlık prangasını

Üç yaşımdan otuz üç yaşıma doğru üçün lanetini...

02 Haziran 2024 148 şiiri var.
Beğenenler (3)
Yorumlar